• 2 •

10.2K 873 1.2K
                                    

Annem gittiğinde sağ bacağımı uzattığım koltukta biraz daha yayılıp televizyonu açtım. Bir haftalık raporumun tadını çıkarmak için en sevdiğim diziyi televizyonda açıp izliyordum. Böylece bakıcı abiyi de çok zorlamayacak ve ona kolay yoldan para kazandıracaktım. Daha ne isterdi ki.

"Merhaba."

Arkamda duyduğum tanıdık olmayan sesi duyduğumda kalbim bir-iki saniyeliğine durmuştu. Arkamı döndüğüm gibi bağırdım.

"AA! GİRERKEN SESLENMEYİ DENEYEBİLİRDİNİZ!"

"Ben.. çok üzgünüm. Anneniz bana haberinizin olduğunu söylemişti. Haber vermeliydim haklısınız, tekrar üzgünüm."

Elimi kalbime götürüp yavaşlamasını takip ettim. Yavaşlaması gerekenden daha yavaş yavaşlıyordu. Çok korktuğumdan olmalıydı.

"Bakıcımın" bu kadar iyi görüneceğini düşünmemiştim. Hafif sakallı, gözlüklü, huysuz ve kendini bilmiş biri beklemiştim. Annem anlatırken gözümde canlandırdığımda düşüneceğim en son görünüş olurdu. Bakıcım neden bu kadar iyi görünüyordu? Büyük gözleri çok güzeldi. Galiba onu biraz fazla incelemiştim.

"Üzgünüm çok korkuttum galiba. Hala kendinize gelemediniz."

"Kendine gelemedin."

"Anlamadım?"

"Siz değil de sen derseniz daha normal hissederim. O kadar da saygı duyulacak biri değilim Minho.. b..bey?"

"Oh, adımı biliyorsunuz. Yani, biliyorsun. Ben de heyecanlanmıştım kendimi tanıtacağım diye. Bir de, eğer istersen bana ismimle hitap edebilirsin. Bazen bu saygı sözcükleri gereksiz soğutuyor, değil mi?"

Konuşmasını dinlerken büyülenmiş gibiydim. Sesi çok yumuşaktı. Yeni tanıdığım insanları incelemeyi severdim. Onu daha çok inceliyordum.

"Öyle, soğutabiliyor." Diyebildim sadece. Heyecanımı anlayamamıştım. Yeni tanıştığım için olduğunu biliyordum ama o sadece benim bakıcımdı. Kendime onu özellikle kulağındaki küpeleriyle beğendiğimi kabullendirmiştim. Zaten birkaç güne geçerdi. Hala bir bakıcı istemiyordum.

Yan koltuğa oturdu. Arkada gereksiz devam eden diziyi durdurdum.

"Kendini tanıtmayacak mısın?" Dedim

"Tabii, tanıtayım." Dedi sanki ben tanıtmasını istemişim gibi. Kendi bana bundan bahsetmişti, ben de görmezden gelmemek için sorduğumda sanki ben ısrar etmişim gibi davranıyordu. Çok sinir bozucuydu.

"Benim adım Lee Minho. Anaokulu öğretmenliği okuyorum ama bu yıl çalışmak için dondurdum. Umarım seneye devam edeceğim. 20 yaşındayım. Sen de tanıtır mısın kendini?" Diye devam etti.

"Ben de Han Jisung. 17 yaşındayım. Aslında 18 de sayılır. Doğum günüme iki aydan daha az bir süre kaldı."

"Bu kadar mı?"

"Evet."

"Ah, peki."

Gözlerini benden televizyona çevirdi.

"Ne izliyordun?"

Ona neydi

"Sevdiğim bir diziyi. Baştan izliyordum. Aslında çok olmadı başa alayım mı? Yemek dışında yapabileceğin birşey yok. Ben de anlamadım neden 'bakıcı' tuttular. Birlikte izleyelim mi?"

"Nasıl istersen, Jisung."

Sanki benimle izlemesi için yalvarıyordum. Çok gıcık olmuştum. Keşke iyi göründüğü kadar kendini beğenmiş de olmasaydı.

Childminder // MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin