"Belki sen konuşursun diye açmadım konuyu ama ne zaman bahsetmeyi düşünüyorsun Jisung? Bir hafta sonra alçın çıkacak."
"Ne konusunu bakıcım Minho?"
Yine bir okul çıkışında arabada eve gidiyorduk
"İki hafta önce kahvaltıda konuşmuştuk ya. Tehdit edilmen, ailene söyleyememen. Ben seni gerçekten çok önemsiyorum, kardeşimmişsin gibi hissediyorum, biliyorsun. Sana yardım etmek istiyorum Jisung."
O araba kullanırken farklı hissettiğimi her seferinde fark edip üstüne düşünmeme rağmen nedenini bulamıyordum. Bu farklı his daha çok hoş bir histi. Birkaç kere şoförümüz olmuştu ama bakıcım kadar havalı kullanmıyorlardı belki. Onu izlediğim için dediklerine odaklanamamıştım.
"Ha?"
"Ne ha'sı Jisung. Benimle paylaşmanı istiyorum. Sana yardım edeyim istiyorum."
"Ne için?"
"Bilerek mi yapıyorsun?"
"Neyi?"
"Bunu."
"Ne yapıyorum bakıcım Minho?"
"Anlamamazlıktan geliyorsun."
Anlamıyordum. Neden o yanımdayken birşey anlamadığımı anlamıyordum. Yanımda olması yoruyordu ve yorgunluktan kafam başka bir şeyi algılamaya çalışmıyordu.
"Seni rahatsız ediyor muyum?"
"Ne konuda?"
"Bilmem. Genel olarak."
"Nasıl yani? Anlayamıyorum Jisung."
"Boşver gereksiz bir soruydu."
"Seni anlamak istiyorum Jisung. Beni abin olarak gör lütfen. Eğer birine bile bahsedersem çıplak fotoğrafımı herkese paylaşıp beni rezil etmen için sana atacağım."
"Ne?"
Güldü.
"Her gün ev sıkmadı mı?"
"Hm?"
Ev için döneceğimiz yoldan dönmeyip devam etmişti.
"Nereye gidiyoruz?" Nedensizce gerilmiştim
"Bir yere işte. Üç haftadır gördüklerin dışında farklı bir yere."
"Anneme haber verseydim önce."
"Haberi var ama istersen tekrar sor."
"Var mı?"
"Var. İzin aldım. Bugün birlikte dışarda yiyebilir miyiz diye sordum annen de sen ödeyeceksen neden olmasın dedi."
"Tek derdi para."
"Bizim de tek derdimiz o parayı yemek olsun, nasıl fikir?"
"Ama sen o parayı bana baktığın için kazanıyorsun."
"Senin yanında olmak bana işteymişim gibi hissettirmiyor. Galiba ben sana çabuk alıştım Jisung. Sen bana alışmadın gibi ama. Yemekten sonra birşeyler içerken bana anlatırsın diye umuyorum. En azından çok azcığını. Adım adım."
Cevap vermeden dönüp yolu izledim.
Yemek yiyeceğimiz yere geldiğimizde bakıcım Minho her yürüyeceğim zaman yaptığı gibi bir eliyle belimden tutmuş adımlarını bana uydurarak yanımda yürüyordu.
Hyunjinin "ondan hoşlanıyor musun?" demesi iki haftadır kafamdan çıkmıyordu. Ondan hoşlanmıyordum ama farklı hissettiren birşey vardı. Galiba onu çok seviyordum. Hiç bana bu kadar iyi davranan bir "arkadaşım" olmadığı için onu gerçekten seviyordum ve bu farklı hissettiriyordu.
Bana yardım ederek oturduğum sırada hızlıca kafamı okşamış ve yerine öyle geçmişti. Tam karşımda ve yakınımdaydı. Garsonun gelmesini beklerken etrafa ve telefonuna bakınan Minho'nun çok iyi göründüğünü düşündüm.
Birinden hoşlandığını nasıl anlarsın? Dedim kendi kendime
Kalbin hızlanır. Dedim. Minho'yu gördüğümde hızlanıyordu aslında ama farklı biriydi ve onu sevdiğim için onu gördüğüme heyecanlandığımdandı
Yanında konuşamazsın. Düşünmek ve konuşmak onun yanında zordu ama herkesin yanında da zordu.
Onu hep görmek istersin. Onu hep görüyordum aslında. Ama okulun bitmesini onu görmek için mi yoksa bir an önce oradan kurtulup eve gitmek için mi istiyordum bilmiyorum
Ondan hoşlanmıyordum ki. Bunu nasıl düşünebilmiştim. Hyunjin kafamı karıştırıyordu ve bu konu hakkında düşünmeyi hep ertelemiştim. İki haftadır boşuna şüpheleniyordum.
Minho telefonuna bakarken durdu. Kafasını direkt gözlerime kaldırdı. Ona baktığım için göz göze geldik. Birşey diyecek sanmıştım ama bana bakmaya devam ediyordu.
Hm? gibi sesler çıkarıp ne olduğunu sormak istiyordum ama bana baktıkça ben de ona bakıyordum. Ne olmuştu? Kötü birşey olsa yavaşça gülümsemeye başlamazdı.
Gittikçe dudakları yukarı kıvrılıyor, ona baktıkça aynı şekilde benim de kıvrılıyordu.
Birbirimize gülümsüyorduk ama hala birşey söylememişti ve söyleyememiştim.
Gözleri güldükçe kısılıyor, yine de gözlerimi ayıramıyordum.
En sonunda gözlerini tamamen kapatıp küçük dişlerini göstererek kısa ve tatlı bir kahkaha attı.
"Neden beni izliyorsun?"
"Rahatsız mı ettim?'
"Hayır, nedenini merak ettim." Gülmesi henüz yüzünden düşmemişti. Genelde çok uzun gülümsemezdi ama bu sefer gülüyordu. Bana bakarak.
"Şey,"
Birşey bulmalıydım."Sadece sana nasıl.."
Bundan başka bir neden aklıma gelmesi için onun yanındaki beyin yorgunluğuma rağmen çok zorluyordum kendimi."Sadece sana nasıl bunları anlatacağımı düşünüyordum."
Gelmemişti. Daha söylemeden pişman olmuştum dediklerimden."Öyle mi? Anlatmaya karar verdiğine çok sevindim Jisung."
Kalbim çıkacak gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Childminder // Minsung
Fanfiction"Bacağım kırıldı diye bana bakıcı mı tuttunuz? Oldu olacak altımı da bezlesin."