Çıkış zili çaldıktan sonra omzumda hissettiğim el ile sıranın üstünde kollarımın arasına gömdüğüm yüzümü hafifçe kaldırdım. Bulanık bir şekilde burnumu çekerken Minho'yu gördüm.
"Jisung? Ağlıyor musun sen?"
"Nefret ediyorum. Okuldan, kendimden, herşeyden.."
"Benden de mi?"
"Hayır. Senin dışında her şeyden nefret ediyorum."
"Müzikten de mi?"
"Hayır onun da dışında."
"Odanın duvarlarında posterleri asılı olan çizgiromanlarından?"
Kafamı iki yana salladım hafifçe. Derin bir nefes alıp benim hizama eğildi.
"Jisung neden ağlıyorsun. Diğerleri mi birşey yaptı?"
Sustum
"Lütfen hadi söyle bir çözüm bulalım. Yanındayım Jisung, sikeyim ailenin öğrenmemesi gerektiğini düşündüğün konuyu. Ağlama üzülme artık. Ne oldu şimdi anlatır mısın bana?"
"Bak, bu oldu işte.."
Ellerimin arasındaki parçalanmış saatimi gösterdim.
"Bacağımdan dolayı bana vuramadıkları için eşyalarıma zarar veriyorlar."
"Topla onları eline, gidiyoruz. Şikayet etmelisin artık. Sessiz kalarak tek yaptığın şey kendine zarar vermek. Onları eğlendiriyorsun."
"Hayır, ailem öğrenir."
"Öğrensinler Jisung, senin şiddet görmene katlanacak kadar ne olabilir bu. Zaten sevmiyor değil misin aileni? Evlatlıktan reddedebileceklerini söylemiştin. Olmadı en kötü benimle birlikte kalırsın."
Çok sinirlenmişti
"Hayır, hayır boşver etme şikayet. Şurada ne kaldı zaten birkaç ay daha."
"Jisung sana inanamıyorum. Eğer hayır diyorsan anneni arıyorum o gelsin karar versin ne yapacağınıza."
"Hayır hayır hayır arama."
"Gel gidip söyleyelim o zaman. Buna daha fazla dayanmanı istemiyorum."
"Söyleme kimseye Minho! İstemiyorum yardım falan, eve gidelim."
Sadece ismini söylemekle kalmayıp bağırmıştım da
Bir anda çıkmıştı sesim.Ön gözünü boşalttığım çantama saatin parçalarını doldurmuştum. Minho sinirle beni kucağına aldığı gibi hızla sınıftan çıktı. Okul bahçesinden dışarı çıkıyorduk. Şikayete gitmemişti.
Arabaya geldiğimizde abartısız beni fırlatmıştı kucağından. Arabayı sürmeye başladığında sinirli görünüşü gerçekten korkutmuştu beni.
"Bana sinirlenmeni anlıyorum ama arabayı sürerken biraz sakin mi olsan?"
"Konuşmaya yüzün olmadığını düşünüyordum."
"Özür.. özür dilerim."
Sesim titremişti.
Minho yüzünü yoldan çevirmeden elini kafama uzattı. Bir süre saçlarımı karıştırdı.
"Bu seferlik affettim. Ben sadece seni mutlu görmek istiyorum. Ben seni anlamaya çalışıyorum, elimden geldiği kadar bunu daha iyi yapmaya çalışacağım Jisung, senin de beni anlamaya çalışmanı istiyorum."
"Beni niye bu kadar önemsiyorsun?"
"Bilmiyorum, seni kardeşim gibi görüyorum ben. Bir kardeşim yok ve erkek kardeşim olup ona bakmayı arabamla gezdirmeyi çok istiyordum. Seninle bunları yaptığımda çok iyi hissediyorum. Seni ilk gördüğümde çok seveceğimi anlamıştım. Sen bana çok iyi geldin Jisung. Başkası olsa aynı şekilde olmayacağına çok eminim. Sana bakmaya başladığımda hayatımda birçok şey, artık senin şansından mı bilmiyorum, düzene girdi ve iyi şeyler oluyor. Sana borçlu hissediyorum. Sen bana mutlu hissettirdin, sen de mutlu ol istiyorum."
Konuşurken eve varmıştık ve son cümlelerini arabayı park edip bana dönerek söylemişti.
Tekrar gözlerim ıslanmışken söyledikleri çok garip hissettirdi. Onun gözünden gerçekten böyle biri olduğumu düşünmüyordum. Bana dönüp gözlerime bakarak konuştuğunda hızlanan kalbimi önemsemeyip kollarımı onun omuzlarına uzattığım gibi yüzümü göğüsüne gömdüm. O da elini sırtımda gezdiriyordu
Kafamı biraz kaldırarak konuştum
"Beni sevdiğin için teşekkür ederim."
"Saçmalama ne teşekkürü? Tabii ki seveceğim. Gel hadi, inelim arabadan."
Onu bırakmak istemiyordum.
•°•°•°•
Bölümler kısa oluyorrr kısa bir hikaye bu çünküü. Uzatmaya çalıştıkça batırdığımı hissediyorumm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Childminder // Minsung
Fanfiction"Bacağım kırıldı diye bana bakıcı mı tuttunuz? Oldu olacak altımı da bezlesin."