Okulu hocalara hastayım diyip uyuyarak zorla geçirmiş, sonunda çıkış zilini duymuştum.
Çıkar çıkmaz kulaklıklarımı taktım ve koşarak durağa gittim. Genelde yetişemediğimiz için diğerine binerdik ama buna binmek ve bir an önce eve gitmek istiyordum.
Sonunda eve kendimi attığımda tüm sinirim boşalarak hıçkırarak ağlamaya başladım. Berbat hissettiğim için sadece ağlamak istiyordum. Kusarak ve ağlayarak içimdeki olumsuzlukları atmak istiyordum.
Neden berbat hissettiğimi anlamıyordum. Hyunjine çok bağlanmamıştım, güvenmediğimi düşünüyordum. Ama istemeden güvenmiş miydim? Güvenmesem buna bu kadar üzülmezdim.
Sevinmeliydim. Sadece Minho'yu ve onun beni sevdiğini düşünüp sevinmeliydim.
Doğru. Sadece bunu düşünüp sevinmeliydim.
Çöktüğüm yerden kalkıp odama gittim hızlıca üstümü değişip telefonumu aldım elime.
Tek elimle ince hırkamı alırken diğer elimle kulağımdaki arama sesleri çıkaran telefonu tutuyordum.
Aşağı inip anahtarı alarak dışarı çıktım. Telefon çoktan cevaplanmıştı
"Alo? Jisung?"
"Gel."
"Bir sorun mu var? Neredesin?"
"Evdeyim. Gel."
"Geliyorum."
Telefonu kapattım. Sabahki duraksadığım yerde Minho'nun arabasını bekliyordum.
Beklerken kalbim her seferinde bir önceki çarpışından daha erken çarpıyordu.
Ya zaman durmuştu ya da Minho gelmiyordu.
Saati takip ettim. Çok yavaştı.
Sonunda kararmaya başlayan sokağın başında araba belirdi. Bu tarafa döndüğünde sabahki yerinde durdu.
Kapısı yavaşça açıldı ve içindeki Minho çıktı.
Kalbimin bu kadar hızlı çarpması ağızımı kurutmuştu. Dudaklarımı yalayarak ıslatmaya çalıştım. Onu ilk defa görecekmiş gibi çok heyecanlıydım. Mutluydum. Endişeliydim. Sabırsızdım.
"Jisung"
Bana seslenerek ilerliyordu yavaşça.
Onun gelmesini bekleyecek kadar sabrım kalmamıştı. Ona doğru koşar adımlarla ilerledim.
İlk önce ellerim dokundu ona. Parmak ucuma kalktım ve ellerimi yanaklarına yerleştirdim. Ellerim kafasının arkasına doğru kaydı hafifçe. Sadece baş parmaklarım yanaklarında kalmıştı.
Eş zamanlı olarak gözlerimi kapatıp kafamı yana eğdim.
Hemen sonra onu hem kollarımdan kendime çekerek hem de ben uzanarak dudaklarımızı birleştirdim.
Sanki daha fazlası mümkünmüş gibi daha çok bastırıyordum kendimi.
Çok geçmeden onun kollarını da belimde hissettim.
Yavaşça geri çekildiğimde kollarımızı hiç bozmadan boynuna sarıldım. Beklediğim gibi buna da karşılık vermişti. Kafamı boynuna gömdüm. Belli belirsiz öpüyordum boynunu da.
"Berbat hissediyorum. Düşüncelerim çok yordu bugün kafamı. Ve sana anlatacaklarım var Hyunjinle ilgili. Ama daha çok seninle birlikte olmak için istiyorum. Biryere gidelim mi?"
Kafamı yavaşça kaldırırken konuştuğumda onayladı. Arabaya bindik. Bu sefer kemerimi bağlamıştım.
"Nereye gitmek istersin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Childminder // Minsung
Fanfiction"Bacağım kırıldı diye bana bakıcı mı tuttunuz? Oldu olacak altımı da bezlesin."