• 30 •

4.9K 536 346
                                    

Sabah hazırlandıktan sonra boş evden kahvaltı yapmadan çıktım. Okula gitmek tam şuanda işkence gibi geliyordu.

Uzun sürmeden köşeyi döndüğümde çok da uzakta olmayan tanıdık arabayı gördüm. Adımlarımı fark etmeden yavaşlatmıştım.

Arabanın Minho'nun arabasını olduğunu fark etmemle kapısının açılması bir olmuştu. Onunla göz göze geldik.

Bana yaklaşırken adımlarım tamamen durmuş geriye doğru gitmeye başlamıştı. O adımlarını hızlandırdıkça ben de geriye doğru adımladım. Çok sürmeden de arkamı dönüp koşmaya başladım.

"Jisung dur!"

Neden kaçtığımı bilmiyordum. Ona güvenimin sarsılmadığının düşünmüştüm ama bana baktığında o günkü bağırışını hatırladım. O beni korkutuyordu. Beni seviyor muydu oyun mu oynuyordu anlamıyordum.

Benden hızlı koşabileceğini düşünmemiştim. Uzun sürmeden kolumdan tutarak beni durdurdu.

"Bırak."

"Jisung, yüz yüze konuşalım bi lütfen."

"Konuşmam. Bağırırsın bana yine."

"Hayır. Bağırmayacağım. Bilmediğin şeyler var. Sana bunları anlatacağım çünkü dayanamıyorum artık. Seni üzdüğümü bilmek canımı çok yakıyor."

"Söylesene beni kıracağını bildiğin halde neden bağırdın? Sen gelirsin diye o gün hasta olmaya çalıştım. Başardım da. Ama gelmedin. Anneme yalan söyleyip parasını da almaya devam ettin. İğrençsin."

"Beni dinle lütfen. Benimle gel bugün okula gitme oturup konuşalım lütfen."

"Devamsızlık hakkım yok. Keyfine göre değil öyle."

"Rapol alırım. Sana rapol yazdırırım Jisung lütfen. Arkadaşım doktor. Yeter ki gel lütfen."

(Ağlcim simdi uyuklarken rapol yazmışım rapol ne of aglicam gulmekten kendime KWLSKWŞDKELEJDKDN)

"Saçmaladın."

"Sana güzellikle birşey yaptırılmıyor ki."

Kolumu bırakmadığı yerden çekiştirip beni zorla yürüttü. Arkadasından sürüklüyordu.

"Bırak! Bağırırım!"

"Bomboş sokakta seni kimse duymaz."

"Minho bırak!"

"Sadece konuşacağız lütfen."

Beni arabanın arka koltuğuna itti. O da arkamdan gelerek kapıyı kapattı ve kilitledi.

"Arabayı burdan süremem lütfen rahat ol."

"Çabuk söyle ne söyleyeceksen. Geç kalmak istemiyorum."

Arabanın içinde ister istemez yakındık. Bu yakınlık ve sadece ikimizin olması kalbimi hızlandırıyordu. Eğer beni gerçekten seviyorsa muhtemelen onunki de hızlanmıştı.

"Karşına geçip aptal aptal özür dilemeyeceğim. Affetmezsin çünkü. Bu da bu kadar basit bir özürle olacak şey değil.."

"Uzatma geç kalacağım."

"Bana bir söz ver."

"Ne sözü?"

"Bu görüşmemizden kimsenin, özellikle Hyunjin'in, haberi olmayacak."

"Ne? Neden özellikle Hyunjin?"

"Çünkü onun yüzünden ikimiz de birbirimizden uzağız ve üzülüyoruz."

"Onunla ne alakası var bunun?"

"Bak Jisung, ona söylemeyeceksen sana her şeyi anlatırım."

"O benim tek arkadaşım. Hiç bir şey saklamayacağım."

"O seni arkadaşın olarak görmüyor ama."

Minho'nun dedikleri ısınırken uyuşan ellerimle birlikte hiç de gerçek hissettirmiyordu.

"Daha fazla saçmalayacaksan iniyorum ben."

"Ciddi olup iki dakika beni dinle. Sonra ne yapıyorsan yap. Dün akşam da öğrendiğin üzere.. ben seni en az beni sevdiğin kadar seviyorum. Vicdansız da değilim. Dün akşamki dediklerinde haklıydın. Beni tanıyorsun. Çok iyi tanıyorsun hem de. Ayrıca annenden para almıyorum. Özür dilerim bana açıldığında senden nefret ediyormuş gibi konuştuğum için ama yaptım işte. Aptallık yaptım."

"Bunları yapma nedenin neydi? Neden ben üzüldüm bu kadar? Neden bunları yaparak üzüldün ve beni üzdün?"

Gözlerimin dolmasına engel olmaya çalışıyordum.

"Tek neden ve engel Hyunjin. O da seni seviyor ve bana ağladı onu soğut kendinden diye. Seni çok seviyor. Çok fazla. Takıntı derecesinde. Daha bakıcın olarak çalışırken, ilk geldi bana bağırmaya başladı. Ben seni kendime aşık etmişim. Soğutacakmışım. Öyle dedi. Yapamam dedim. Ona kötü davranamam. Çünkü bu benim işim."

Yutkundu ve biraz daha sessiz devam etti "Sonra düşündüm, işim olmasaydı da sana kötü davranır mıydım diye. Seni okuldayken özlemem, sabah gelirken can atarak gelmem ve bunun gibi beni iyi hissettiren birçok nedenle birlikte düşündüm. Hayır, kötü davranamazdım sana."

Her şeyi bir anda anlatarak yorulmuş gibi nefes verdi. Devam etti.

"Seni kendime aşık etmişim. O öyle dedikten sonra düşündüm. Aşık olan sen değilsin, benim diye. Ben sana aşık oldum. O yanlış biliyor diye düşündüm. Ama sonra bana ağladı. Sinirden de ağladı, seni kaybetmekten korktuğundan da. Çıldırmış gibiydi. Gerçekten sinirden bayılacağından korktum. Bana eğer sen bana açılırsan sana ters davranmamı söyledi. Ben ihtimal bile vermiyordum. Tek bildiğim bakıcılık yaptığım çocuğa aşık olduğumdu. Sen benden hoşlandığını söylediğindeki duygularımı tahmin bile edemezsin."

Ellerimi tuttu

"Orada, montumun içindeyken, ben de senden çok hoşlanıyorum diyerek seni mutlu etmek o kadar çok istedim ki. Ama bilmiyorum, aklıma Hyunjin geldi. O gün en mutlu günüydü. Düşünmeden sana bağırdım. Onu üzmemek için seni üzdüğümü düşünemedim. Seni üzerek onu da üzeceğimi gerçekten düşünemedim. O anki duygu karışıklığımla ne yapacağımı.. bilemedim Jisung. Özür dilerim. Seni üzdüğüm için mahvoluyorum."

Gözlerim doluyordu. Bir elini elimden ayırdı. Kaldırıp saçlarıma yerleştirdi. Saçlarımı karıştırmasını özlemiştim. Belli belirsiz tebessüm etmiştim. Fark etmesi mümkün değildi.

Kafamdaki eli kulağıma doğru kayıyordu. Yanağımda hissettiğimde akan gözyaşlarımı durdurabilirmiş gibi baş parmağını gözümün altına koydu. Yavaşça siliyordu. Ya da seviyordu.

Yaklaştığını hissedebiliyordum. Kalbim biraz bile yavaşlamamıştı.

Burnumuzun değmesine çok az kalmıştı ki elimi ondan kurtarıp iki elimle ittim.

"Yapma." Sesim ağlarken çok acınası çıkmıştı

Kapının koluna uzandım gözümü ondan ayırmadan. Açılmıyordu. Kafamı kapı koluna çevirdim. Defalarca deniyordum ama açılmıyordu. Korktuğumu hissettim. Başım dönüyor, tüm vücudum birden soğuyor gibiydi. Titredim. Hızla tekrar Minhoya döndüm.

Bana yaklaşıyordu. Gözlerimi kapattım ağlarken. Çaresizdim. Çok çaresizdim. Yapabileceğim hiç bir şey yoktu. Kendimi berbat hissediyordum. Korkuyordum. Ona güvenmiştim. Zorla bunu yapamazdı. Ne kadar onu öpme hayali kursam da şuanda beni öpmesinden çok korkmuştum. Öpmesini istiyordum ama şu anda ve bu durumda olmamalıydı. Olamazdı. Mideme kramp giriyordu.

Gözlerimi 'tık' sesiyle açtığımda Minho'nun geriye doğru çekildiğini gördüm. Yanımdaki kapıyı açmıştı. Tuttuğumu fark etmediğim nefesimi verdim istemsizce. Hiç düşünmeden inip koşar adımla yürümeye başladım. Neye şaşırıp üzüleceğimi, neye sinirlenip sevineceğimi bilemiyordum.

•°•°•°•°•

Görünmez twerk yapan zürafa Minho

Childminder // MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin