9. Bölüm

5.8K 192 11
                                    

Medya: Hazal ÖZTÜRK

Günlerden çarşamba, saat 09.45, mekan öğretmenler odası ve benim mental sağlık çöküşte. Hangi akla hizmet matematik okumuştum da öğretmen olmuştum ya. Otuz kişilik sınıfı zapt etmek, onlara ders anlatmak zaten zordu üstüne bir de sınav hazırlama kısmı vardı bunun. Hayır keşke sadece sınav hazırlamakla kalsaydım da bir de bu sınavı okuması olmasaydı Yarabbim. Hâlâ çocuk gibi ders çalışıyordum. Of'layarak kalemi bıraktım ve kafamı gömdüğüm kağıtlardan kaldırdım. Bu halime gülen tarih öğretmenimiz Nejla hoca ile göz göze geldim.

"İlk seneler zor olur tabi hocam. Alışıyorsun bir süre sonra ama sınav hazırlamaya. Hoş okuması bundan daha kolay çünkü soruları cevaplayan yok." diyip gülmüştü. Söylediği cümleler ile bende güldüm. Haklıydı doğrusu. Bende sınava girdiğimde bildiğim tüm doğruları, cevapları unuturdum. Bir anda çalmaya başlayan telefonum ile ters duran telefonumu elime aldım. Arayanı görünce yüzümde oluşan istemsiz gülümseme ile sandalyeden kalkıp, öğretmenlerden biraz uzaklaşarak camın önüne geçtim.

"Alo."

"Yavrum, nasılsın?" hayranı olduğum sesi duymam ile zaten deli gibi atan kalbim daha da hızlandı.

"Çok iyim Cihangir. Sen nasılsın?" arkadan gelen telsiz sesleri karakolda olduğunu gösteriyordu. Kolu daha iyidi ve artık evde durmak istemediği için daha doğrusu artık evde tutamadığımız için bugün işe gitmişti.

"Sesini duydum, bana abi demeden dümdüz bir şekilde Cihangir dediğini duydum nasıl kötü olurum yavrum Allah aşkına?" hafif kıkırdayarak konuşmaya başladım.

"Bana iyi gelmiyorsun Cihangir. Sürekli kafamı karıştırıyorsun ama ben buna engel olamıyorum."

"Yanlışın var Beyla. Tam tersine ben sana çok iyi geliyorum. Yani en azından sen bana çok iyi geldiğin için bende sana çok iyi geliyorumdur diye düşünmek istiyorum." tam cevap vermek üzereydim ki arkadan Mehmet hocanın sesi duyuldu.

"Beyla hocam öğle arasında yemeğe gidelim diyoruz ne dersiniz?" kafamı sallayarak yanıtladım.

"Olur tabi hocam. Güzel olur uyarım size." diyerek tekrar cama taraf döndüm.

"Kim o?" Cihangir'in bir anda sertleşen sesini duyunca göz devirdim.

"Kendisi bir diğer matematik öğretmenimiz Cihangir. Aynı zamanda evli ve iki çocuk babası Cihangir." diyerek sessizce konuştum.

"Ha evli mi? Yaşı büyük yani?"

"E yani." diyerek güldüm.

"O zaman sorun yok git güzel güzel ye yemeğini doyur karnını yavrum." Cihangir'in sürekli bana iltifat eder şekilde konuşması hem mutlu ediyor hem de tedirgin ediyordu. Çünkü bunları beni sevdiği için mi söylüyordu yoksa küçük kardeşi Sevgi için kullandığı gibi basit kelimeler miydi? Ayırt edemiyordum. Hoş beni sevip sevmediğini de bilmiyorum ya!

"Öyle yaparım Cihangir."

"Bu akşam size geliyormuşuz yemeğe." kaşlarımı çattım. Annem böyle bir şeyden bahsetmemişti bana. Üstelik bu gece kız gecesi yapmak için eniştemin de olmayışını fırsat bilip kızlarla ablama gideceğimizi de biliyordu. Ne diye çağırmıştı şimdi yani?

"E iyi de Cihangir ben bu akşam evde yokum ki." Cihangir'in kaşlarını çattığına emindim.

"Nasıl yoksun? Neredesin? Yine mi kızlarla dışarı çıkacaksınız? Bu fazla olmaya başladı artık ben teyzemle konuşacağım bırakmasın Hazal'ı bir yere. Böylelikle siz de gitmezsiniz. Bu ne ya her gece her gece?"

YÜREK YANGINI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin