22. Bölüm

2.5K 85 39
                                    

'Daha o gün anlamıştım Feride, ben ömrümce seninle sınanacaktım. Çünkü insan daima en sevdiğiyle sınanır.' Cihangir'in sözlerini duyar duymaz kaldırdım kafamı ve gözlerimi ona diktim. Sertçe yutkundum. "Evet Beyla, en sevdiğin kitabı kaybettiğini sanıyorsun ama kaybetmedin. Yani yaptığım kötü biliyorum ama seni ancak böyle anlayabileceğimi düşünmüştüm o zamanlar. Seni görmek için Erzurum'a gelmiştim. Sen de o gün kütüphaneye gitmiştin ve en sevdiğin roman olan Çalıkuşu kitabını okuyordun. Sonra sen lavaboya gidince peşinden kalktım bende sana gözükmeden gitmem gerekiyordu. Senin masanın oradan geçerken kitabın açık olduğunu ve birkaç cümlenin altını çizdiğini görünce bende aldım kitabı. Çünkü bir insan okuduğu kitapta dışa vuramadığı duygularının anlatıldığı cümlelerin altını çizermiş. Bende o cümleleri okursam belki seni anlarım belki sana daha yakın olurum sandım. Sonra okuya okuya ezberlemişim işte." diyip omuzlarını silkti.

"Peki neden bu cümle?" kaşlarını çatarak bana döndü. "Çizdiğim o kadar cümle arasından neden bu cümle?" yüzü gevşedi ve hafif tebessüm ederek kafasını ellerine çevirip gözlerini de oraya sabitledi.

"Çünkü bizi anlatan bir cümle. Tek fark orada Feride değil de Cihangir denmesi gerekiyor." sözleri üzerine 'hıh' gibi bir alay tınısı döküldü dudaklarımdan.

"Dalga mı geçiyorsun bir de anlamadım Cihangir?" birden kafasını kaldırıp bana baktı. Yan yana oturuyorduk bu yüzden her hareketini yaptığı her mimiği göremiyordum. Birden ayağı kalkıp ileri geri yürümeye başladı. Daha sonra aniden durdu ve önümde diz çöküp ellerimi tuttu.

"Özür dilerim Beyla'm. Sana güvenmediğimi düşündürdüğüm için özür dilerim. Haklısın asla ama asla öyle bir şey yapmamalıydım. Ben salağın tekiyim Beyla. Seni bende çok uzun zamandır seviyorum. Yani işte sen üniversite üçteyken falan daha net anladım içimdeki sana karşı olan duyguları. Köpek gibi pişmanım Beyla. Seni kendimden uzak tuttuğuma, sen giderken sımsıkı sarıldığında sana sımsıkı sarılmadığıma, seni senelerce benden bizden buralardan uzak tuttuğuma, korkak herifin teki olup sana sevdiğimi söyleyemediğime, senden çok çevremi düşündüğüme en önemlisi de seni bulmuşken salak saçma davranıp seni kaybettiğime köpek gibi pişmanım. Sen iste kapında yatayım Beyla ama benden, bizden kaçma güzelim. Lütfen bana son bir şans daha ver. Lütfen! "son kelimesini söylerken sesi duyulmayacak derecede azdı. Cihangir'in sözlerinin beni ağlattığının da farkında değildim bile. Bir anda ellerinden elimi kurtarıp göz yaşlarımı sildim. Ayağı kalkıp biraz uzaklaştım ondan. O da çömeldiği yerden doğruldu.

"Gitmem gerek Cihangir. Sende eve gidip dinlensen iyi olur. Operasyondan çıktın yorgunsundur. İyi geceler." diyerek hızlıca evime yöneldim. Cihangir birkaç defa arkamdan seslense de dönüp bakmadım.

  Gittiğimiz tatilden döneli iki buçuk hafta kadar olmuştu. O gece Hazal bayılmış ve biz apar topar onu hastaneye yetiştirmekle uğraşırken Kenan denen adam da kaçmıştı. Yani en azından otele döndüğümüzde gittiğini öğrenmiştik. Zaten biz de durmamış gece kaldıktan sonra sabah yola çıkmış ve Bursa'ya geri dönmüştük. Hazal iyiydi, bayılmasının nedeni ise stresti. Şükür ki onun dışında hiçbir şeyi yoktu. Deren'in de hiçbir eksiği kalmamıştı ve düğün için tüm hazırlıklar tamamdı. Çok şık bir otelin davet salonunda olacaktı düğün. Eve varır varmaz kapıyı çalmış ve stresle kapının açılmasını beklemeye başlamıştım.

"Patlama be geldik!" Oğuzhan'ın sesini duymam ile tebessüm etmem bir olmuştu. Sertçe kapıyı açtı. "Ne alacaklı gibi çalıyorsun kapıyı ablacığım!" dişlerinin arasından konuşuyordu resmen.

"Alacaklıyımdır belki de Oğuzhan bey! Geçen ay benden aldığınız şu beş yüz TL'nin faizi ile bin TL olduğunu belirtmek ister ve en geç bu geceye kadar banka hesabıma aktarılmış olmasını temenni ederim." bir yandan konuşup bir yandan ayakkabılarımı çıkarıyordum. Şu converseler iyiydi hoştu ama giyip çıkarması da sorunu be kardeşim!

YÜREK YANGINI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin