Medya; Cihangir KOÇASLAN
"Beyla, iyi değil mi Cihangir?"
"Ya Meleğim niye inanmıyorsun bana? Gerçekten iyi. Hem ben ilgileniyorum hiç merak etme sen."
"Ah bu çocuk hiç değişmeyecek. Hep bir kendine zarar hep bir benim yüreğime indirme çabalarında. Öldürecek beni ya."
"Konuşma öyle Melek teyzem ya. Hem senin hiç aklın kalmasın buralarda ben bakıyorum Cihangir abiye. Sen Ceyda ablayla ilgilen. O mis kokulu bücürü de koklaya koklaya öp yerime olur mu?" Cihangir dayı olmuştu ve yeni doğan yeğeni aşırı derecede tatlıydı.
"Tamam yavrum. Cihangir'i aradım açmadı. Sen bir bakıverde beni ara göreyim onu olur mu?"
"Tamamdır Melek teyzem. Öptüm çok hadi görüşürüz." Melek teyze ile vedalaşıp telefonu kapattıktan sonra anneme döndüm. İmalı imalı bana bakması biraz utandırmıştı.
"Kızım artık sana tanıdığım sürem bitsede o gece niye öyle içli içli ağladığını bana anlatsan."
"Anne işim va..."
"Otur şuraya Beyla! Bak zaten kendimi eksik yetersiz bir anne gibi hissediyorum. Kızım aşkı için kalkıyor gidiyor başka memleketlere yaşamaya ben hiç farkında değilim."
"Ya annem ben okumaya gittim."
"Beyla!" pes ederek omuzlarımı düşürdüm ve tekli koltuktan kalkarak annemin yanına oturdum.
"Anne utanıyorum bu konuyu konuşurken. Anlatacağım ama sözümü kesmeden dinleyeceksin. Senden hiçbir tepki istemiyorum ve bu konuşma uzamayacak burada kapanacak tamam mı?"
"Tamam güzel yavrum sen nasıl istersen."
"Cihangir. İlk kim olduğunu söyleyeyim ki sonra anlatması daha kolay olsun. Biliyorum büyük benden. Biliyorum çok farklıyız biz ama gönül işte anne. Elimde değil. Söyledim ona üniversiteye gitmeden hemen önce olmaz dedi, küçücüksün sen dedi. Aşkıma inanmadı ve küçük olduğum için aşkımı, ona olan hislerimi de küçük gördü. O an karar verdim ben gitmem gerektiğine. Burada kalırsam tükenmekten korktum. Duramadım anne işte. Dar geldi buralar bana. Her yerde onunla anılarım varken yapamadım doğduğum büyüdüğüm şehirde. Bir de korktum ben. Cihangir gözümün önünde birisini severse ve ben sırf o mutlu olsun diye susarsam içime kapanırsam diye korktum. Kalamadım buralarda gittim." buruk bir tebessüm belirttim dudaklarımda. "Ama fena da olmadı sanki anne ha. Bak kızın öğretmen oldu ve geri döndü. Küllerinden doğdu." annem yüzündeki hafif tebessüm ile bana bakıyordu. Ellerini uzatıp saçlarımı sevdi.
"Sen o küçücük zamanında bile ne kadar büyük ve güzel sevmişsin kızım. Cihangir bunu anlayamamış o zamanlar ama sen gelmeden iki sene öncesine kadar o da bir şeylerin farkına varmaya başlamıştı." tam annem konuşmaya devam edecekti ki kapı alacaklı gibi çalmaya başladı.
" Bakıyorum anne ben." diyerek kalktım yerimden. Kapıya doğru gittim ve açtım kapıyı. Karşımda mahallenin çocuklarından Samet'i gördüm. Nefes nefese kalmıştı.
" Beyla abla,Cihangir abi bayıldı. Koş koş!" kulaklarımın duyduğu kısacık cümle beni istemsiz harekete geçirdi. Ayaklarıma geçirdiğim terlikler ile Samet'i takip etmeye başladım. Bakkalın olduğu sokağa dönmemiz ile Cihangir'i bakkalın önünde tavla atar vaziyette buldum. Nefes nefese durdum ve ellerimi dizlerime dayayıp soluklanmaya başladım. Samet yanımda durmuş sırıtıyordu. Kafasına bir tane vurdum arkadan.
"Ulan it! Utanmıyor musun sen beni korkutmaya?"
"Valla Beyla abla Cihangir abi istedi sana böyle söylememi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜREK YANGINI
Fiksi Remaja"Beyla?" arkamı döner dönmez ismimi duymam bir olmuştu. Bu oydu işte. Gözlerimin ve kalbimin hasretini çektiği, aklımın ise sürekli kötülediği kişiydi. Sertçe yutkundum hafif tebessüm ile bakıp güldüm. "Cihangir abi." dedim bende. Kaşları çatıldı...