2. GEÇMİŞİN YÜKÜ

83.8K 4.9K 1.1K
                                    

AHZAR-

2. GEÇMİŞİN YÜKÜ

Yaşadığım şok tüm bedenimi savurdu. Aynı his onda da vardı. Yoğun yeşillerinin içinde gördüm şaşkınlığı, yine de hala buz gibiydi o bakışları. Ellerim, parmaklarım buz kesip titrerken kalbimin daha derin bir şekilde avuçlandığını hissediyordum. Acıyordu... bu adamı yıllar sonra görmek beklemediğim ve beni darmaduman eden bir andı.

Dudaklarım aralandı, birkaç kez kapanıp açılırken ne yapacağımı bilemeyerek dudaklarımı ıslatarak dişlerimi birbirine bastırdım ve başımı hafifçe eğerek gözlerimi kaçırdım. "Kusura bakmayın," diye konuştum tekdüze bir sesle.

Ona bakmak istemedim. Onu hatırlamak bile istemedim, tüm kaybettiğim her şeyi bana hatırlatan adamdı o. Yüzünü bile görmek istemedim. Geçmişi, onu, yaşadıklarımız yine zihnimde belirirken gözlerim yaşlarla dolar gibi oldu ve ben telaşla dizlerimin üzerine çöktüm. Altımda siyah pileli mini bir etek vardı, dikkat ederek eğildim ve cam parçalarını toplamaya başladım tepsinin içine, ayakkabılarını görebiliyordum. Ela gözlerimi kısa bir an yumdum, duraklarken sert bir nefes aldım.

Tam o an sağ bileğime yapışan sert avucunu hissettim. Beni çekiştirerek ayağa kaldırdığında kaşlarımı çatarak öfkeyle iteledim onu. Yıllar sonra tenime temas eden teni beni yakıyordu sanki. En basit şekilde bile bana dokunduğu için onu mahvetmek istiyordum. Selim bey burada olmasaydı belki daha iyi olabilirdi, adam bir şeyler diyordu ama zihnim onu algılamıyordu. Sesimi çıkarmak istemezken keskin çene hattının belirgin bir hal aldığını gördüm. Yeşilleri karartılı bir öfkeyle üzerimdeydi. "Toplama," dedi tok bir sesle. "Başkası yapar."

Alt dudağımı dişlerimin arasına aldım sinirle, ona bakmayı es geçerek Selim beye döndüm. "Özür dilerim Selim bey, aniden oldu."

Başını iki yana salladı ayaktaydı o an. "Bir yerinize bir şey olmasında çocuklar," dedi endişeli sesiyle. "Yağız üzerin kirlenmiş oğlum..." Bana döndü mavi gözleri. "Yağmur yan odada dolapta benim oğlanın kazakları var, Yağız'a göster de giysin."

Gözlerim iri iri açılırken, "Ben mi?" diye sordum bir anda. "Bilemem ki ben... daha yeniyim burada biliyorsunuz."

Aslında yerini biliyordum. Dün Begüm'le beraber o odaya girmiştik. Selim beyin oğlu Uraz Begüm'ün kendini aşık olduğuna inandırdığı o adamdı ve dün odanın temizliğini durduk yere üstelenince beni de ardından sürüklemişti. Kısacası her yerine hakimdim o odanın.

Bir adım gerimde duran bedeninin gerginliğini hissederek düşüncelerimden sıyrıldım. "Gerek yok amca." dedi düz bir sesle. "İdare ederim."

Elimin tekini yumruk yaparken onun sesi ve kokusu bile bana iyi gelmiyordu o an. Bir an önce buradan uzaklaşmam gerekti. Hem o amca mı demişti? Amcası mıydı Selim bey? Yutkundum ağırca. Başını iki yana salladı Selim bey. "Olmaz oğlum hasta olursun, abim beni döver biricik veliahtının hastalanmasına sebep olursam... git giy işte." Elalarıma baktı sonra. "Öğrenmiş olursun kızım, göster Yağız'a."

Biricik veliaht... kalbim yanar gibi oluyordu. Yaşadıklarımızı, onu hatırlatan en ufak bir cümle bile beni derinden sarsıyordu. Şimdi tam bu odadaydı, birkaç adım arkamda ve kokusu burnumun dibinde... sert bir nefes alarak başımı aşağı yukarı salladım. Bu iş benim için o kadar önemliydi ki, ayağıma bağ olacak hiçbir olumsuz durumun altına giremezdim. Geçmiş geçmişte kalmıştı, içimde kalan onlarca an ve hiç olmaması gereken bir anda kalmıştı.

"Sizin istediğiniz gibi olsun Selim bey," dediğimde gözlerim zeminde dağılan cam parçalarına kaydı, karşımda duran adama baktım yeniden. "Bunları da temizleyebilirim."

AHZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin