28. ZAMANSIZ

48.3K 2.5K 1K
                                    

Selammmmmm,

Biz geldik, umarım bizi özlemişsinizdir <3

Bu kadar erken saatte atıyorum ama uyanıksınızdır umarım skwkdjkssk akşam atacaktım ama bekleyemedim :'')

Bölümü iki günde bitirip atan benim için oy verip yorum yapmayı unutmayın lutfen, opuyorum cok cok cok...

Bölümü iki günde bitirip atan benim için oy verip yorum yapmayı unutmayın lutfen, opuyorum cok cok cok

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

AHZAR-

28. ZAMANSIZ

İstemek, umudun bittiği noktada ölür.

Lise son sınıfta, sıra arkadaşımın o sıralar birkaç sayfa bile olsun aralamadığı ve buna rağmen ısrarla okula getirip sıranın üzerinde saatleri bizimle birlikte geçirmesini sağladığı kalın ciltli bir kitabın arasında yazıyordu bu cümle. Aslında, sayfaları arasına yerleştirdiği ayraç üzerine karalanmıştı. Her gün, parmaklarım arasına alırdım o ince kartonu; evirir, çevirir ve bir şekilde karşı karşıya gelirdim o kelimelerle.

Seneler sonra, zihinim hatırlatıyor bana; istemek, hak edileni değil, mecbur kaldığını gözlemek anlamına geldiğinde, umut bitmiş demekti ve istekler de aynı oranda ölü çıkmıştı belli ki.

İsteklerim hiç ötesi, ulaşılmaz olmamıştı hâlbuki. Basit ve öz, yaşımın getirdiği gereksinimlerdi çoğu. Beş yaşında oyuncak bebek isterdi her kız çocuğu, on beş yaşında sahil yolculuğunda neşelenerek gezmekti ve yirmili yaşlarımda ise tek derdi eğlencenin kaç türü olduğunu hesap etmekti belki de.

Hiçbiri olmamıştı. Bir babanın yokluğunu kaldırmak, mezarın altına girdiği anda gerçekleşen bir olgu olsaydı eğer, ihtimal biçilirdi; paramparça, öylece kaldığım yalnızlığın ortasında kalbimi burkan zamanlar aşmıştım, sonrasında ise yalnızca alışkanlık kazanmıştım, ve istediğim tek şey, destekti. Kimden mi? Geride kalan tek kişiden. Annemden.

Kardeşim küçüktü, babam öldüğü sıralarda beş yaşında ve ölüm kavramını ayırt edemeyecek kadar renkli bir dünyaya sahipti. Zaman nedir bilmezdi. Ölüm ile tanışıklığı bu kadar erken olsa da, incinmesini istememiştim hiçbir zaman. Elimden geleni yapmıştım. Elimden gelse babasını çıkarır topraktan, ona verirdim canımdan; benim var olma çabam başka bir hayata kalsın isterdim.

Ben çok isterdim. Kendim için olmazdı, başka insanlar içindi. Neden bilmiyorum, yorgun olduğumdan belki de. Düşündüm bir ara, ama hayır; on altı yaşında bir çocuğun yorgun olması için tek başına savaş alanında, kaybedilen bir savaş uğruna harcanması gerekiyordu. Yorgun değildi. Yalnızlık, yorgunluğun adaşıydı; bana ise akraba. Yalnız bırakılmıştı da isteyememişti. Başkaları için dilencilik yaparken, kendine dönüpte bakamamıştı.

AHZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin