Zorluklarla ayakta kaldığı hayatında bir de bursla kazandığı üniversitesini ilerletmeye çalışan Yağmur, hayatının en büyük pişmanlığını yaptı... Birine aşık oldu.
O adam o'ndan sadece kalbini almadı... ama geride yalnızca pişmanlıklar kaldı.
Peki yı...
Şu sıralar önce vize haftası ardından babamın sağlık sorunları derken uzun aralıklarla buluşuyoruz iki bölümdür, normalde; ilk zamanlar en az üç günde, ardından beş günde buluşmaya alışmıştık biliyorum ama benden bağımsız çok şey oluyor hayatımda... en önemlisi ise sağlık sıkıntısı olması, dualarınızı ve iyi dileklerinizi bekliyorum kısaca <3
Keyifli okumalar, yıldızlara basıp yorum yaparak bana motive olmayı unutmazsanız çok mutlu edersiniz beni...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hayatımın yörüngesinden kaydığı o günü hatırlıyordum. Bir gece, sokağın bir ucunda kayıplar vermiş, gözümü açtığımda acılar yüzüme gözüme bulaşmıştı. Uyumuştum, uyanmıştım; gözlerimi yeniden açtığımda, buz kez bir adamı kaybetmiştim. Bir sonraki gözlerimi aralayışımda, bir uçurumun yamacına bulmuştum kendimi. Kendimi kaybetmek için. Her göz açıp kapadığım an, birer adıma denk düşmüş ve beni o uca sürükleyivermişti.
Beni o uçurumun yamacından almıştı bir yabancı, bir adımı yaşamıma atabilmem için önce uçurumu çekmişti ayaklarımın altında. Ardından pes etmemiş en yakınım olup sıkıntıya düşeceğim ân durarak soluklanacağım bir durak haline gelmişti.
Hafızamı yokluyorum. İlk anlar hatıramdan silinip gitmemiş zaten, orada; uzanıp parmak uçlarımı değdirsem kanıma karışacak kadar şeffaf bir gerçek var. Tek başıma kaldığım o anlarda, evet orada; bir başkasının, bir zamanların yabancısının varlığı yanımda.Bir zaman sonra tanıdıktı, dost sayabileceğim tek insandı.
Şimdi ise tam karşımda, haftalar ardından sabahın bir vakti gözlerimin önündeydi.
Zaman bir anlığına ağırlaşmış, durmuştu belki de. Kirpiklerimi kırpıştırarak dudaklarımı iki yana kaydıran gülümsemeyle, "Aslan..." diye fisıldadım ve aramızaki mesafeyi kapatarak boynuna atlayacağım sırada bir engelle karşılaştım.
Belime sarılan, parmak uçlarımda havaya kaldırılıp geriye çekildiğim bir engel.
Kaşlarım hafifçe çatılırken ellerim ezbere bir hisle kollarını kavradı. Ne yapıyordu? Başımı omuzum üzerinden döndürerek yüzünü aradım ela harelerimle, burnuma çarpan kokusu ciğerlerime siniyordu daha yakından. Çünkü aramızda çok bir mesafe yoktu. "Korhan," diye fisıldadım, kirli sakallı çenesine ters bir bakış yollarken. "Ne yapıyorsun? Bırak beni."