Oy hatırlatmasiiii!!!
Oy vermeden okumaya geçmeyiniz...
Keyifliyyyy okumalar
AHZAR-
8. KARMAŞIK
Geçmiş.
Hayatımdan bu anı silmek, utanç içinde kaldığım o günü kovalamak isterdim.
Ha, bir de yanımda sırıtarak oturan adamı fakülteden aşağı atmayı isterdim. Çünkü beni deli ediyordu. Dakikalar önce annesi ve babası tarafından basılmıştık. Şimdi onların ısrarıyla, yolda gelirken aldıkları pizzaları yemek için karşılıklı oturduğumuz yemek masasında benim hemen yanımda Korhan vardı. Anne ve babası tam karşımızda otururken bu günün kabus mu olduğuna karar veremiyordum. Daha ilk günden ailesine bu şekilde yakalanmak beni geriyordu.
“Eee çocuklar,” diyen sesin sahibi kadına başımı hafifçe kaldırarak elalarımı diktim. Boyalı sarı saçları, yeşil renk hareleri ve oldukça güzel yüzüyle hoş bir kadındı. Yasemin Asraner.
Dudaklarımı ıslatarak yavaşça araladım. “Kusura bakmayın kötü bir an oldu, tanıtamadım kendimi,” diye açıklamak istedim durumu. Önce Yasemin hanıma ardından Uygar bey’de gözlerimi gezdirdim. “Yağmur ben. Arkadaşız Korhan’la...”
“Şimdilik...” diye fısıldayan ses hemen yanımda yükselince başımı ona çevirerek elalarımı kıstım ve kaşları çatık yüzüne, yoğun yeşillerine bakarken gözlerimi kıstım hafifçe. Hemen bacaklarımın biraz uzağında duran bacağını bacağımla susması için dürttüm.
“Ha, şu Yağmur sen miydin..?”
Bakışlarım yeniden ailesine döndüğünde konuşan Uygar bey’di. Adam bana burs veriyordu. Bunu mu kast ediyordu acaba? İsmimi bir yerden duymuşçasına tepki veriyordu.
Kaşlarım çatılırken, "Nasıl yani?" diye sordum, hâlâ çekingendim.
Gülümsedi yaşına rağmen hâlâ dinç duran yüzü, hafif göz çevresi kırışıklıklarıyla beraber bana bakan adam. Ve gamzeleri vardı... Korhan’ın gamzelerini kimden aldığı şimdi belli oluyordu.
“Baba,” diyen ses hemen yanımdaki adamdan geliyordu. Uyarır bir tınısı vardı.
Bir an konu tam tersi yöne dönerken dudaklarımı birbirine bastırmakla yetindim. Zaten utancım pek geçmemişti. Buradan gitmek istiyordum sadece. Böyle olmamalıydı, sanki karşımda bir de annem belirecek beni azarlayacakmış gibi hissediyordum. Birbirimizi bir aydır tanıyorduk, onun iki aydır tanıması önemli değildi; ilk defa zaman geçireceğimiz günde ailesiyle karşılaşmak tam bir fiyaskoydu.
“Yağmur demek...” diyen kişi annesiydi, elalarım yüzüne aktı. Sırtını sandalyeye yaslayarak kollarını göğsünün altında bağlarken beni süzdü. “Aynı fakülteden misiniz siz?”
Başımı salladım yavaşça. “Evet, ikinci sınıfım ben,” dedim pürüzsüz bir sesle.
Kaşlarını kaldırdı. “Kaç yaşındasın?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHZAR
Teen FictionZorluklarla ayakta kaldığı hayatında bir de bursla kazandığı üniversitesini ilerletmeye çalışan Yağmur, hayatının en büyük pişmanlığını yaptı... Birine aşık oldu. O adam o'ndan sadece kalbini almadı... ama geride yalnızca pişmanlıklar kaldı. Peki yı...