22. KAYBEDİLENLER

55.9K 2.9K 1.2K
                                    

Biz geldik  :')

Öncelikle yeni kitabımın ilk bölümünü yayınladım, uğrarsanız sevinirim SIFIR NOKTASI profilimde.

Bu bölüm bol duygu karmaşası bırakıyorum size ve isteğim okurken yorum yapmayı unutmamanız

Öpüyorum keyifli okumalar...

Mantık hatası veya yazım yanlışı varsa kusura bakmayın.

Oy vermeyi de unutmayın...

Gökhan Türkmen - Aşk

Koyu- Sen Benim Başıma Gelen En Güzel Şey

AHZAR-

22. KAYBEDİLENLER

Geçmiş.


Aşk mantıklı olmazdı; birini kalbine almak akıl işi değildi, oradan çıkarmak ise yaralarla adaş olmaktı.

Zihnimin bulanık bir su gibi beni içine çektiği dip noktada, karanlığa sarılarak daldığım boşlukta gözlerimi yavaşça açtım. Kirpiklerimin düğümü zar zor çözülürken gözlerimi ağırca kırpıştırarak aklımın yerine oturmasını bekliyordum. İlk başta olduğum yeri yadırgadım; beyaz bir tavan görüş açımı kapladığı sırada birkaç tanıdık uğultu doluyordu kulaklarımdan içeri, aynı zamanda tam da tepemde beyaz üniformalı bir kadın vardı. Hemşire?

Dudaklarımda dilimi dolandırdım, içim çölleşen bir kuraklıkla savaşıyordu sanki. Yüzümü buruşturdum. Her an, her söz aklımın içine çiseleyerek, yoğun bir yağışla düştüğünde aniden kalbimi çatlatan şiddetli bir çarpıntı yaşadım. Donakaldım. Bir anda, yere son an da yığılmaktan kurtulduğum görüntüler ve gördüğüm son yüz gözlerimin önüne çizilerek telaşa yaka paça sürüklenmemi sağladığında dudaklarım aralanmıştı. Hastane. Doktor. Kan. Tahlil. Serum. Bebek. Korhan. Bebekten haberi olmayan Korhan.

"İyi misiniz?" diye sordu, bakışları suratımda tırmanan hemşire. Ona bakmıyordum, ama bakışlarının hedefi haline geldiğimi gözlerim aralandığı ilk andan beri hissediyordum.

Sırtımı doğrultarak beyaz yatak kılıfları arasında kaydığımda hemşirenin itiraz mırıltıları pek umrumda olmamıştı. Aklımda dönüp duran sahneler, hislerimi iki yana yarıp korkuya buluyordu her yanımı. Tonlarca ağırlık konmuştu koynuma, dik durmaya çalışıyordum her şeye rağmen. Gözlerimi keskin bir sızı yakıyordu. İlk defa gözlerimi ağlayarak, kabuslardan uyanarak açmamıştım uzun zamandan sonra. Kalbimin kanatları en hassas yerinden kırıktı, o kırıkların mimarı olan adam neredeydi peki?

Saf bir telaş vardı şimdi bünyemde. Göğsüm sertçe inip kalktı ciğerlerime indirdiğim nefesin derinliğiyle. Sağ koluma bağlı, damarlarıma buz gibi sıvı akıtan, neredeyse dibi gören serumu fark edebiliyordum. Yutkundum, titrek gözlerimi hemşirenin yüzüne çevirdiğimde başımı küçük bir kıvrımla kaldırmıştım. Küt kesim saçları simsiyahtı ve toprak tonu gözleri üzerine atılıyordu.

"Ne zamandır buradayım?"

Gülümsedi. "Neredeyse bir saattir."

Dudaklarımı yaladım, gözlerim birkaç saniye gözlerine asılı kaldı. "Kan... kan aldınız mı?" diye sordum, saf bir tedirginlik kol geziyordu içimi.

AHZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin