24'ü iki part şeklinde okuyacağız, 2. part tamamen geçmiş olacak ve daha kısa tutacağım. Neden birleştirmedim? Çünkü uzun sürecekti, iftar davetleri vs. derken sizi bekletecektim, hiç istemedim bunu, 2. part 2 veya 3 güne gelir...
🖇️Lütfen oy verip, okurken dalıp yorum yapmayı ihmal etmeyin... Opuldunuz
Şarkıyı en geç şimdiki zamanda açmayı ihmal etmeyin, keyifli okumalar
Sertap Erener - Belki De Aşk Lazım Değildir
AHZAR-
24. YAĞMUR
Geçmiş.
Küçük bir çocukken canavarların yatağımın altında yaşadığına, orada gözlerimi yummamı beklediklerine inanırdım. Eğer, bir an ayaklarım yorganın altından çıkar ve açıkta kalırsa, bunun bir sobeleme oluğunu düşünür, korku içinde büzüşür ve başıma kadar çekerdim yorganı. Tek bir saç telim bile dışarıda kalmamalı, kendimi gün doğana kadar gizlemeliydim. O çocuk aklımla beni annem ve babamdan çalmak istediğini, uzaklara, hiç adı duyulmamış diyarlara götüreceğini düşünürdüm çünkü.
Ben büyüdükçe o da büyüdü. Canavar bir insanın şekline büründü ve gecenin bir yarısında beni kıskıvrak yakaladı.
Beni değil, onu öldürdü.
Beni çalmadı annemden, anneliğimi çaldı benden.
Başıma kadar çektiğim beyaz çarşafın altında nefeslerim çalınıyordu; kaçamıyordum hiçbir şeyden. Ne saatler önce doktorun, "Kaybettin" diyişinden, ne de yaralarla dolu, morluklarla kaplı bedenimin gözlerimin önüne düşen görüntüsünden. Kurtulamıyordum kendimden, sorumluluk adındaki esaretlerimden, yorgunluklarımdan ve o kaybettin seslerinden.
"Yağmur, uyandın mı?" diye seslendi o yabancı, yumuşak ve çekingen bir sesle. İsmimi öğrenmesi zor değildi; çantamın içinde cüzdanımı çıkarıp beş kuruş para olmayan o cepten kimliğime ulaşmak.
Yağmur... ela gözlerimi örttüm ruhsuz bir ifadeyle. Baba, niye bu ismi koydun bana? Toprağını bile sulamaz artık bu yağmur, hali kalmamış çünkü, çok yorulmuş, çok ağlamış, çok sevmiş, sevdikçe kaybetmiş... O da artık toprak olmak istemiş.
Kirpiklerimin ucunda tutunamayıp dökülen yaşlar silinmez bir mürekkepti, yüzüme açılan yaralara ulaşıyor ve içine dolup acı bir sızı yayıyordu. Derinde, en derinimde bir acı vardı; hiç geçmezdi. Geçecek gibi değildi. Benimle büyürdü, ben bu acının dibinde uyurdum, ben bu acının gözünün içine bakardım da, saçlarını tarardım hatta, beni bırakmazdı ve bu acıyla yumardım gözlerimi. Toprak böyle alırdı bizi içine.
Bir damla yaş daha göz pınarımdan süzülerek yatağın beyaz çarşafina indi. "Saat... kaç?"
Sıkıntılı ve ağır bir nefes aldığını işittim. "Sabah beş," dedi.
Altı saat olmuş, diye fısıldadı aklımın içindeki son kalan ıslak yağmur damlası. Hastaneye geldiğimiz anlarda bilincim yarı açıktı, beni bir sedyede taşıdıklarını ve ayrı bir odaya alırken, o yabancının telaşla etrafımda koşuşturduğu anları net bir şekilde hatırlıyordum. Zaman ilerledi... doktor geçti tam karşıma, bir sürü kelime düştü zehirli dudaklarından, hiçbiri aklımda kalmadı ve duyduğum tek bir cümle, belki de beni sonrasını duyacak kadar yaşatmadı. Onu kaybettin, yediğin dayak aldı onu senden.
![](https://img.wattpad.com/cover/320244936-288-k827761.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHZAR
Novela JuvenilZorluklarla ayakta kaldığı hayatında bir de bursla kazandığı üniversitesini ilerletmeye çalışan Yağmur, hayatının en büyük pişmanlığını yaptı... Birine aşık oldu. O adam o'ndan sadece kalbini almadı... ama geride yalnızca pişmanlıklar kaldı. Peki yı...