Bazı şeyler henüz kafamda oturmuş değil. Çok kafa karıştıran bir kurgu, okurken de, yazarken de.
İlerleyen bir kaç bölüme kadar kafanızda bazı şeylerin netleşeceğine eminim.
İyi okumalar.
Bı-rak." demiştim kollarını hâlâ tutmama rağmen. Bıraksın istemiyordum.
"Hayır, hayır kaldır kafanı," diyerek yanağındaki elini çeneme indirerek ona bakmamı sağlamıştı. "Ağlamak yok, ağlamıyorsun. Bırakmayacağım seni. Tamam mı, bana güvenebilirsin. Sana asla istemediğin bir şeyi yapmam." demişti gülümseyerek. Ama bu gülümseme acı dolu gülümsemeydi, biliyordum.
"Dü-şeceğim." demiştim ayaklarımın üzerinde duramıyorken.
"Hayır, bak gözlerime. Bak, güven bana, tutuyorum seni düşmeyeceksin." demişti kulağıma doğru. Ellerim belindeki ellerine giderken kafam göğsündeydi.
"Düşmeyeceğim." demiştim gözlerimi kapatırken. Ama bunu beceremeyecektim, bunu da biliyordum gözlerimi kapatırken.
"Yağmur, bana güvendiğin için teşekkür ederim." demişti bir kolu belime doğru çıkarken.
"Bende sana teşekkür ederim, ömrüm boyunca yaşadığım kötü anlarda, her zaman tek başımaydım. Ama bu kez sen vardın." demiştim burnumu çekerek.
"Tamam, ağlama, halam ve kardeşim adına çok özür dilerim." demişti ellerini yanaklarıma koyarak.
"Dileme, bilemezlerdi. Ama, yemin ederim ben ona bir şey yapmam. Abin, bana güvenmiş, demekki bir bildiği vardı. Ben o güveni boşa çıkarmam, bana inan, lütfen bana inan çünkü be-"
"Şşh," diyerek işaret parmağını dudaklarının üzerine koymuştu. "Sana inanıyorum, ona zarar vermeyeceğini de biliyorum. Ve sana güveniyorum. Kendini yıpratma, bu kişi ben bile olsam." demiş ve yaşlarımı silmişti.
"Tamam, ben Umutun yanına gitmek istiyorum." demiştim. O sırada başım dönmüştü ve resmen yer ayağımın altından çekilmişti.
"Hop, tamam, gidelim bakalım Umut Beyin yanına, belki o iyi gelir size." demişti beni kucağına alırken. Kollarımı kaldıramayacağımı fark ederek hiç uğraşmamıştım. Kollarım iki yana sarkarken.
Odadan çıktığımız an adımları durmuştu. "Kollarım, neden hareket etmiyor?" diye sormuştum gözlerimden akan yaşlar şakalarıma doğru uzun ince bir yol çizerken.
"Yağmur, kapatma gözlerini, kapatırsan kaybolursun." demişti gözleri üzerine düşerken.
"Ilaçlarım." demiştim zorlukla.
"Ne ilacı?" diye sormuştu ardından.
"Panik anında, nef-"
"Abi! Benim ilacım, bunu ver!" diyerek yanımıza gelen Sena, kafamı kaldırarak ilacı vermiş ve suyu içirmişti.
"Derin nefesler al, seni Umuta götürüyorum." demişti fısıltı ile emindim ki, bunu sadece ben duymuştum. Barlas yukarıya çıkarken herkes panik halindeydi. Bir kapı açılıp kapanmıştı. "Ben hallederim." demesi ile kapı tekrar açılıp kapanmıştı.
Barlas beni yatağa bırakarak üzerimi örtmüştü. Bu sırada Umut onun kucağındaydı.
Yatağın diğer kısmına giderek örtüyü kaldırmış ve oturarak tahminimce ayakkabılarını çıkarmıştı.
Sonrasında ise Umutu kolunun üzerine koymuştu.
"Bakma öyle, yat hadi." demesi ile Umutun yanına, Barlasın koluna yatmıştım. Başlasın parmaklarına saçlarım dökülmüştü. Rahatsız olabilirdi, bileğimdeki tokayı çıkardığında elimden almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belirsiz
Teen FictionSaatler, dakikalar, günler, haftalar, aylar ve yıllar girmişti araya. İki yıldır ne sesini duymuştum ne de adını. Beni öyle bir karanlığa hapsederek gitmişti ki, kendime gelemiyordum. Konuşmak, duymak, görmek, yaşamak... anlamsız geliyordu. Bir and...