Bugün 3 bölüm geldi, yorumlayarak bana fikir verirseniz sevinirim. Fikirleriniz belki başka düşünceler edinmeme yardımcı olur.
"Ada, hadi kalk güzelim." demişti abim perdeleri açarken. Gözlerimi açtığımda ışığa alışmam zor olmuştu.
"Günaydın." demiştim boğuk bir sesle. Uyumak istiyordum yine.
"Günaydın abicim, hadi kahvaltıya sonra hastaneye gidelim istersen." demişti abim bana gülerek.
"İyiyim abi, hemde çok iyiyim, duruma göre gideriz olur mu?" demiştim Umuta bakarak. Dün gece elinde telefon kabı ile oynarken uyumuştu.
"Tamam, bekliyoruz hadi." demiş ve odadan çıkmıştı abim.
Bakıya koşarak saçlarımı toplamış ve rutin işlerimi hallederek banyodan çıkmıştım.
Dolabı açarak siyah bir pantolon bulmuştum. Üzerine ise beyaz korse büstiyer bulmuştum. Sonra bu kararımdan vazgeçerek siyah askılı giymiştim.
Üzerine yine bir şey almadan beyaz spor ayakkabılarımı giyerek saçlarımı düzeltmiş ve makyaj yapmıştım.
Bu kısa süre içerisinde Umut uyanmıştı. Umutun altını, ve üzerindeki kıyafetleri değiştirerek kartını cüzdanıma koymuştum. Telefonumun kanını takarak her şeyi çantama koymuştum.
Umutu da alarak odadan çıkmış ve aşağıya inmiştim. Abim merakla bize bakıyordu.
"Nereye böyle?" diye sormuştu elindeki telefonu bırakırken.
"Biraz işlerim var abi. Sonrasında biraz daha işlerim var. Eve dönerim çok geç olmadan." demiştim ve çantamı koltuğa bırakarak masaya oturmuştum. Oturmam ile bir kadın gelmişti yanıma.
"Kahvaltınızı edene kadar ben alayım onu isterseniz." demişti elindeki biberini yeni fark etmiştim. Gülümseyerek Umutu kadına uzatmıştım. Ardından ise hızla havlarıma gömülmüştüm. Bir dilim peynir, bir parça ekmek ve bir bardak çay ile doymuştum zaten.
"Ada, annemi görmek ister misin, ya da babamı?" diye sormuştu. Sorusu ile adamlarsam bile cevap vermeden gülümseyerek odaya koşmuştum. Umutun çantasını alarak aşağıya indiğimde Umutu almış ve kadına teşekkür etmiştim.
Ayakkabılarını giydirerek tekrar abime dönmüştüm. "Olabilir belki, ama kendim için emin değilim. Şimdi çıkmam gerek." demiştim herkül bana öldürecekmiş gibi bakıyordu. Yine ne yapmıştım acaba.
"Holde siyah kutunun içinde araba anahtarları var, al istediğini. Ve telefonun açık olsun." demişti abim. Evden çıkmıştık. Uzun süren araba yolculuğunun ardından ilk işim bebek koltuğu almak olmuştu.
Umut elindeki pamuk şekeri yiyorken yine yola koyulmuştuk ve Melih Bey ile, yani avukatım ile görüşeceğim kafeye gelmiştik. Sadece bir avukat değildi o.
On dakikadır oturuyorduk. Bu sırada garsonun verdiği ıslak mendil ile Umutun yüzünü ve ellerini temizlemiştim.
"Merhaba Ada." demişti yerine otururken. Yine güler yüzlüydü.
"Bir şey soracağım, nasıl gülebiliyorsunuz, her şeye rağmen?" demiştim yüzüm yine beş karıştı benim çünkü.
"Gülmek zor değil ki, gülmüyorum da önce onu bir söyleyeyim." demişti ve yüzündeki gülümseme silinmişti. "Maskeni doğru yerde aradığına emin ol, ben senin yanında hep doğru ve dürüst oldum. Maskelerimi bulamıyorum." demişti ve omuz silkmişti, kırk yaşlarında, yaşlanmanın yanından bile geçmeyen adamdan bahsediyoruz.
"Bende kaybettim maskemi galiba." demiştim dudak büzerek.
"Her neyse, daha fazla düşürmeyelim moralimizi. Dosyalar bunlar, aranıyordu, bulunmuş ve müebbet yemiş. Boşanma süreci için annen ile iletişmdeyim." demişti ve dosyaları bana doğru itmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belirsiz
Teen FictionSaatler, dakikalar, günler, haftalar, aylar ve yıllar girmişti araya. İki yıldır ne sesini duymuştum ne de adını. Beni öyle bir karanlığa hapsederek gitmişti ki, kendime gelemiyordum. Konuşmak, duymak, görmek, yaşamak... anlamsız geliyordu. Bir and...