27-|Veda|

93 3 0
                                    

"Polat, anlattım işte. Hem benim canım hamburger istiyor." Polatın gözleri bir anda parlamıştı. Anlattığımdan beri suratı beş karış bir haldeydi.

"Marulu fazla mı olsun az mı?" Gülümseyerek kafamı yastığa koymuştum.

"Fazla fazla olsun." Gülerek odadan çıkmıştı. Pat diye söylemiştim, anneme, babama ve abime ne derdim bilmiyordum. Onu ise, karşımdaki adamın kararı belirleyecekti, belkide söylememe gerek bile kalmazdı.

"Bir prosedüre gerek yok, zaten evli olmadığımız için imzayada gerek yok, zaten reşitim. Gelmesende olurdu yani, gerek yoktu." Hemen konuya girmiştim. Gözleri kızarmıştı. Burnunun üzeri ve dudaklarıda aynı durumdaydı. Birazda kilo vermiş gibiydi.

"Vardı işte, seni bilmem, ama ben baba olmayı her şeyden çok istiyorum." Annesini istemediğin bir bebek.

"Biliyorsun ya, bana hiç tercih hakkı sunulmadığı için." Omuz silkerek saçlarımı boynumun altından yastığa bırakmıştım rahatlık hissi bir anda bedenimi ele geçirmişti.

"Yani tabii, sen istemezsen, orası farklı. İstemiyorsan sorun değil canım, sağlık olsun." Yaşlı dedeler gibi konuştuğunda gülmeye başlamıştım.

"Ne kadar istiyorsun ama, orası da önemli şimdi, ucundan istiyorsan gerek yok, istiyorum dersende gerek yok, tabii çok istiyorum dersen dokuz ay sonra sana onu verebilirim." diyerek gülümsemiştim. Ciddiliğimi sorguluyor gibi bir hali vardı.

"Yani, ben daha yeğenime bakamazken, bana bir bebek daha mı vereceksin. Bak ben onu çok istiyorum, ama, emin ol ki, ikisinede bakamam. Daha Umuta bakamıyorum. Kendi bebeğime nasıl bakacağım?" Umutsuzlukla derin bir nefes almıştı.

"Bilemem." Omuz silkerek bakmaya devam etmiştim.

"Bu kez hiç çözülmeyecek. Dinle, istersen o bebeği seninle büyütürüm. Fakat, ben gidiyorum." Gözlerini cama çevirerek derince yutkunmuştu. "Zorlu bir operasyon için terfi aldım. Özel bir timin sorumlusuyum, belkide gidip dönemeyeceğim bu belli değil. Sadece bil isterim ki, o sadece sinirle söylenmiş bir şeydi." Kafasını yere eğerek ellerine bakmıştı. Yani gerçekten gidiyordu.

"Döndüğünde, ki eğer dönersen, o zaman konuşuruz, dönemezsende. Benimle büyür." Sadece gülümsemişti, ama anlayabiliyordum. Zordu, çok zordu ama bunu yapmak zorundaydı ve bir çözümü yoktu.

"Döneceğim, olurda, gelemezsem, ikisinede iyi bak. Çünkü benden geriye bakarsan, hiç bir şey kalmıyor değerli." Kafamı sallayarak onaylandığımda ise kafasını kaldırarak gözlerime bakmıştı. İkimizde aynı anda yutkunmuştuk.

"Sen gelemezsen benden geriye ne kalır oraya odaklan, sadece bir bebek." diyerek omuz silkmiştim. İçimde şiddetli bir fırtına vardı. Ama bunu ona anlatamazdım, anlatsamda anlamazdı zaten. Elini ceketinin iç cebine koyarak bir zarf çıkarmıştı. Biraz kaba duruyordu, sanırım içinde birden fazla kağıt vardı.

"Bunu ben gittikten, iki hafta sonra aç. Tarihleri var zaten, anlarsın önce hangisini okuyacağını." Uzattığı siyah zarfı alarak üzerindeki mühre bakmıştım.

"O kadar eminsin yani, gelemeyeceğinden." Kafasını sallayarak ayağa kalkmıştı.

"Dediğim gibi, onlara iyi bak Yağmur. Geleceğim." Gülümseyerek kafamı sallamıştım. Daha sonra odadan çıkmıştı.

"Gel." Zarfı komodinin üzerine bırakarak kolumdaki iğneyi çıkarmıştım. Buradan çıkmak istiyordum.

Açılan kapıya kafamı kaldırarak baktığımda Polatı görmüştüm.

"Dur tamam, bekle." Yanıma gelerek elindeki poşeti yatağa bırakmış ve ayakkabılarımı giyerken kolumu tutmuştu.

"Sakat değilim yalnız." Polat ters ters bakarak kolumu bırakmıştı. Acayip sinirliydim, üzüntüden ziyade derin bir öfke vücudumu sarmalamıştı.

Bu dakikadan sonra güzel şeyler olmayacaktı, belliydi, madem batmıştı, daha çok batıracaktım.

Çünkü ben böyleyim, bir bakarsınız ağlarım, bir bakarsınız çocuk gibiyim, bir bakarsınız olgun bir bireyim.

Herşeye ters ve aykırıyım, benim doğam bu ve Barlas, vatan haini bir polis.

Kim ne derse desin bu benim için her zaman böyle olacak, insanları kendi adaleti ile yargılayarak vatan haini olunmuyor belki ama.

Sırf kendi keyfi için maddeye göz yumması ne kadar doğruydu asla tartışılmazdı.

Evet çok üzgündüm, belki de fazla abartmıştım ama ona çok öfkeliydim. Her zaman beni ve ihtimalleri hiçe sayarak bir şeylerden kaçmak istemesi bize zarar veriyordu ve yıpranıyorduk.

Evet çok seviyor olabilirdim, ya da o gitmiş olabilirdi, ama bu iki ay önce olması gereken bir şeydi.

Şimdi neden bu kadar acıtıyordu peki?

BelirsizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin