İlk kargo eve gelmişti, aksama kadar küçük parçalar eve gelmeye başlamıştı, bir günden önce teslim ediliyordu küçükler demekki, ya da Ensar ba-ba olmak bir ayrıcalıktı.
Ensar bağıra çağıra akşam yemeğine kadar gelen, ondan fazla kargoyu salonun en ücra köşesine yığdırmıştı.
"Ensar ba-ba, bak yastıklarım gelecek, nevresimlerim gelecek. Geri çevirme, sabaha kadar ağlarım susturamazsın." Ensar sinirle kafa sallarken odaya çıkarak bir süre dışarıyı izlemiştim, bu süre içerisinde çalan kapı sesleri ve her seferinde gürleyen Ensar ile gülme krizlerine girmiştim. Sabaha kadar kargo açtıracaktım ona.
Koşa koşa aşağıya indiğimde saat 10'du. Ensar Özatalar olmak ayrıcalıktı evet.
Ensar elindeki kocaman paketi duvara doğru fırlatmış ve yığına düşüşünü izlemişti.
"Bari hepsini aynı anda alsaydın da sinirden ölmeseydim yenge hanım." O kadar çok şeyde almamıştım bu arada. Hemen son merdivenden inerek koşmuş ve kendimi kargo yığınının içine atmıştım.
"Otur açacağız, sana hediyem var." Ensar daha da öfkelenmişken yanıma gelerek bildiğiniz yere oturmuştu.
"Acaba hangi gerekli hediyeyi aldın yenge hanım. Valla ben pek bir şey beklemiyorum. Böyle, antin kuntin bir şey çıkacağına adım kadar eminim ama bakacaz. Allah büyüktür, başla yenge hanım." Hemen küçük paketlerden birini elime almıştım.
Dişlerimle yırtarak açtığım paketten çıkan şarj aleti kablosunu ise boynuna aşmıştım. Daha sonra ise hemen önümdeki küçük paketi açmıştım, amacım tam olarak 13 tane aldığım şarj aletinin hangisinde dolandırıcılara denk geldiğimdi.
"Yenge hanım, allahıma çıldıracam ha, yav biz ne yapacaz bunları?" O kendi kendine mırıldanırken ben paketi açmış ve bu şarj kablosunu da boynuna asmıştım. Merak etmiş olmalı ki o da açmaya başlamıştı ve çıkanları benim boynuma asıyordu.
Biraz sonra ise 7 tane onda 5 tane bende vardı. Bir tane kalmıştı. Onu da Ensar açıyordu. Açtığında ise içinden pembe bir şarj kablosu çıkmıştı.
Onu da benim boynuma asmıştı, hangisine çok para vererek dolandırılmayı bekledim bilmiyorum ama olmamıştı.
Sonra ise, önümdeki büyük tahminimce nevresim takımı olan poşetleri açmıştım. İlk çıkanı kutusundan çıkararak, omuzlarına bırakmıştım. Bir tanede yastık açarak kolunun altına sıkıştırmıştım.
Hemen sonra etiketleri okutarak kitapları bulmuş ve açarak önüne bırakmıştım.
"Çok merak ettim yenge hanım, bu sunta ne işe yarar acaba?" Elindeki ince kutuyu açarken çok sabırsızdım. Içinden çıkardığı pembe defteri bacağının önüne bırakarak gülmüştüm. Sanat eseri yapıyordum be.
Banyo fırçasını elime tutuştuysan Ensarın boynunda kapı önüne çekilen süngeri yapıştırmam ile iş çığrından çıkmıştı. Şu an saçımda bir ton krem vardı.
Bende onun saçlarının üzerine maskara sürmüştüm. "El aleme maskara oldun." diyerek gülmeye başlamam ile bana sinirle solumuştu.
"Ahaha ha, ne komikti yenge." diyerek elindeki kremi saçıma biraz daha sıkmıştı. Hemen sonra bir nevresim açmış ve omzuma koyduktan sonra kalan son poşete bakmıştı. Hemen poşeti açarak telefon kutusuna bakmıştım.
"Ensar ba-ba bak hele ne almışım?" Onun gibi konuştuğumda gülmeye başlamıştı. Tam o sırada önümüzde yanıp sönen bir kaç flaş ve gelen fotoğraf sesi ile Ensar ve ben şok olmuştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belirsiz
Teen FictionSaatler, dakikalar, günler, haftalar, aylar ve yıllar girmişti araya. İki yıldır ne sesini duymuştum ne de adını. Beni öyle bir karanlığa hapsederek gitmişti ki, kendime gelemiyordum. Konuşmak, duymak, görmek, yaşamak... anlamsız geliyordu. Bir and...