1 hafta sonra...
"Yeni kimliğiniz, pasaportunuz ve güncellenen kart, araba ruhsatı gibi evraklarınız efendim." Kafamı sallayarak kuryeden kargo poşetini almıştım.
Poşeti salona geçerek hızla açmıştım. Annem ve babam sadece izliyorlardı.
Büyük zarfı açarak masaya dökmüştüm.
Kimliğime bakıyordum. Yeni ismime, soy adıma ve geleceğime...
Asir Milan Kandemir.
Seçmemiştim, aklıma ilk gelenler bunlardı, artık böyle olacaktı. Değiştirmemde çok önemli bir sebep yoktu.
Zaten ben değiştim, bunlar değişse ne, değişmese ne?
"Yani artık, Asir Milan öyle mi?" Babama kafamı sallayarak yanına oturmuştum. Kolunu omzuma atarak beni kendisine çekmiş ve saçlarıma bir öpücük kondurmuştu.
"Sizinle ilgilenemiyorum evet, farkındayım ama beni de anlayın, daha hiç bir şeyim yolunda değil. Sabredin, düzelecek her şey." Annem büyük bir kararsızlık içindeydi.
"Önemli değil annem, siz iyi olunda." Masadakileri toplayarak zarfa koymuş ve telefonuma bakmıştım.
Bir kaç mesaj dışında bir şey yoktu. Bugün annemler Trabzona gidiyordu. Bende Ensarın Mardinden gelecek misafirleri için evimi tahsis etmekle uğraşacaktım.
Kendi evleri onlar için tehlikeli olabilirmiş, bunun için evimi istemişti.
"Anne, şoför sizi bekliyor, önce abimlere, sonra da havaalanına bırakacak sizi." Annem kafasını sallayarak dolu gözlerle bana bakmıştı.
Kollarımı beline sarmıştım hemen. "Yapma anne, gelirim ben yanınıza." Ayrılırken kafasını sallayan annemden sonra babama da sarılmıştım.
"Dikkat et kendine, senin bir bebeğin var kızım." Gülümseyerek onaylamıştım babamı. Babam bir mimardı ve kendisine sil baştan bir iş kurmak istiyordu. Ama bunu kendi imkânı ile yapmak isteyince annem sevinmişti ve abinle ben aradan çekilmiştik. Bunun için gidiyorlardı.
Annemden dinlemem gereken bir sahte vurulma hikayesi, ve babamın terk etme hikayesi vardı ama bunlar şu an için çokta önemli değildi, onlara göre.
Annemleri uğurlayarak yukarı kata çıkmıştım. Umut hâlâ uyuyordu. Onunla, amcasının odasında kalıyorduk. Barlasın halası annemlerden önce Trabzona dönerek hazırlık yapmak istemişti ve Umutu benimle bırakmıştı, sana emanet edilen sende kalsın kızım ona ihtiyacın var, demişti hemde.
Bir haftadır asla okumamıştım o zarftakileri ama artık yorulmuştum. Zarfı çekmeceden alarak yatağın üzerine oturmuştum. Zarfın acılan kısmını dikktalice açmıştım. Dışı önemli değildi, içindekileri önemsiyordum.
Nefes alış verişim birden hızlanırken kalp atışlarım beni öldürecek gibiydi. Derin bir nefes alarak önde duran kağıdı çıkarmıştım. İkiye katlanmıştı.
Üzerinde, gittiğim tarihten 4 hafta sonraki bir tarih yazıyordu.
15.05.2018
Çok yorgun hissediyorum, bir o kadar da boş.
Sebebi ise az önce, ondan bir haberin hâlâ alınamadığını öğrenmemdi.Ne bir hastane kaydı, ne de başka bir şey vardı.
Gitti, evet artık kabullendim, ihtimaller yok oldu onu da biliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belirsiz
Teen FictionSaatler, dakikalar, günler, haftalar, aylar ve yıllar girmişti araya. İki yıldır ne sesini duymuştum ne de adını. Beni öyle bir karanlığa hapsederek gitmişti ki, kendime gelemiyordum. Konuşmak, duymak, görmek, yaşamak... anlamsız geliyordu. Bir and...