-- --
Derin nefes almaya çalıştı. Hava ciğerlerine doluştuğunda baştan aşağı titriyordu minik bedeni. Nefes verirken gözlerinin üzerinde oluşan beyaz dumanları izledi bir süre. Bakışları tekrardan önünde duvara asılı olan sarı, çevirmeli telefona kaymıştı.
İlk başta parası olmadığı için bunu kullandıklarını düşünmüştü. Ama hayır, onun masun ve saf beyni, patronunun yerleri tespit edilemesin diye bu hurdayı kullandığını yeni yeni anlıyordu. O zengindi. İstediği şeyi alabilirdi. Bu canlı ya da cansız fark etmezdi onun için.
Tıpkı kendisine yaptığı gibi.
Kapşonunu daha sıkı örtündü Yongbok. Telefonun dibinde çömelmekten dizleri uyuşmuştu. Üşüyordu. Bu dondurucu soğukta iliklerine kadar donuyordu. Tekrar içinde patronuna karşı bir öfke duydu; Onu bu soğukta saatlerce beklettiği için.
Kollarını karnında birleştirip başını soğuk ve nemli duvara yasladı.
Gözleri kapanıyordu. Tekrar sorgulamaya başladı hayatını. Tıp okuyan ve herkes tarafından sevilen bir öğrenci iken, nasıl da düşmüştü bu karanlık tarafa. Babası yüzündendi hep. Emin olmasa da tahmin edebiliyordu. Hyunjin adamlarıyla birlikte evlerini bastığında ne istediğini tahmin edebiliyordu.
Tekrar aynı anılar gözlerinde canlanırken acıyla duvarda geriye doğru dönüp sırtını sertçe yasladı. Silah sesleri çınlıyordu kulağında. Annesinin ve babasının yere yığılışı, adamların koluna girip onu zorla evden çıkartması.
Aslında bunların hiç birinin mantıklı bir açıklaması yoktu. Sadece Hyunjin istediği için olmuştu. Çünkü o patrondu.
"Lanet patron..." diye mırıldandı.
Söylediğine bin pişman olmuştu çünkü Hyunjin tam olarak arkasında duruyordu. Hiç beklemediği bir anda karnına güçlü bir tekme yediğinde acıyla bağırarak gözlerini yumdu.
-"Patronunla düzgün konuşmayı ne zaman öğreneceksin, Felix?...Seni sakat bıraktığımda mı!?"
Anne ve babasının kendisine seslendiği hitap şeklini kullanıyordu bilerek. Yüreğinin parçalandığını hissetti. Aynı zamanda kaburgaları da parçalanmış olabilirdi.
Yerde iki büklüm olurken zorlanarak da olsa dik durmaya çalıştı. Yediği darbenin etkisiyle gözleri kararmıştı. Patronun uzun, siyah kürküyle telefona doğru gittiğini gördü.
-"Hala çalmadı mı?"
-"..."
Hyunjin derince iç çekerken yanına eğildi. Bir eliyle sertçe saçını kavradığında elinden kaçmaya çalışıyordu Yongbok. Yüzünü kendisininkine yaklaştırdı:
-"Sana bir soru sordum değil mi?"
Elini daha da sıkmaya başlarken Yongbok minik elleri ile onun damarlı elleri üzerinde engellemeye çalışıyordu. Dudakları titredi. Saç kökleri sızlıyordu.
Ağlamak istemiyordu tekrar. Yumruk atacağını anladığında titreyen dudaklarını araladı:
-"H-hayır efendim, aramadı!"
Hyunjin yumruk yaptığı elini indirirken çırpınan çocuğun saçını vahşice bıraktı. Bu hareketi kafasını duvara çarpmasına neden olmuştu. Yongbok başını iki elinin arasına aldı. Sarı saçları çillerini örtüyordu şimdi. Midesi bulanmaya başlamıştı. Gözlerinden bir yaş soğuk yanaklarından çillerine akmaya başladığında yeniden ağlamaya başladığını anladı. Nefret ediyordu bu duruma düşmekten. Babasından görmediği şiddeti henüz tanımadığı bir adamdan görmekten nefret ediyordu. En çok da karşılık verememekten nefret ediyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. V's Bunny
Hayran KurguPsikopat katil Kim Taehyung ve onun peşini bırakmayan hırslı müfettiş Jeon Jungkook Her cinayetin ardından katil tarafından bırakılan güller, müfettiş Jungkook'un koleksiyonunu çoğaltıyor. Ona bir adım daha yaklaşıyor, istemeyeceği kadar dahil oluyo...