27. Bölüm

9K 578 240
                                    

Gözlerimi alarmın sinir bozucu sesiyle açtım.

"Sus artık suus!" dedim alarmı kapatırken. Daire kapısının açılıp kapanma sesini duyduğumda gözlerimi araladım. "Kim geldi lan?! Ben Duru'ya anahtar vermedim. Çilek ve Çağıl'a da vermedim. Selma abla gerek olmadıkça girmez eve, zaten onda da anahtar yok. Lan hırsız mı?!"

"Yedi sülalen aklına geldi de ben gelmedim Balım." dedi Sancak gülerek. "Hırsız bile geldi aklına, ayıptır." Kapımı tıklattı. "Müsait misin?" Altımda şort vardı.

"Pek sayılmam."

"Tamam, salondayım ben."

"Tamam." Ayağa kalkıp hemen eşofmanımı giyindim ve yanına gittim.

"Balım hırsız girmişse niye sesli konuşuyorsun?"

"Ben uyku mahmurluğuyla biraz salak olabiliyorum." dedim kendimi yanına atarken. Koltuğun kenarına yastığını ve battaniyesini katlayıp güzelce koymuştu.

"Estağfurullah, salak demeyelim de.."

"Diyelim diyelim." Alnında biriken terleri tiksinmeden sildim. "Nereden geldin sen? Terlemişsin." Parlayan gözlerini yüzüme çevirdi. Dağılan nemli saçlarını sağ tarafa doğru yatırdım.

"Koştum biraz, formdan düşmemem lazım." Başımı salladım sakince.

"Hasta olursun ama."

"Müsaadeniz olursa duş almak isterim."

"Ay ne müsaadesi Sancaktar ailesinin yakışıklı ferdi, ev senin." Kahkaha attı.

"Bizim evimiz güzelim, bu ev bizim. Bu koltuklar, bu sehpa, şu televizyon.. Hepsi bizim, ikimizin." Uzanıp yanağını öptüm.

"O zaman evimizde duş almak için neden izin istiyorsun?" Güldü.

"Mantıklı, pes ettim tamam." dedi ellerini kaldırarak.

"Hadi, güneş doğmadan duşunu al. Namazın vakti geçmesin."

"Kalktım." Mutfağa su içmek için girdiğimde o da peşimden geldi. Tezgahın üzerindeki bardağı alıp soğuk su doldurdum ve içtim. "Bana da doldurur musun Bal?" Aynı bardağa ılık su doldurup eline verdim.

"Soğuk içme, hasta olursun." Şakağımı öptü ve suyu içmeye başladı. Tezgahın üzerindeki poşete kaydı bakışlarım. Mis gibi kokuyordu. "Bu ne?" dedim içini açıp bakarken.

"Anıl çikolatalı şeyleri seviyormuş, kruvasan aldım." Ağzım sulanmıştı.

"Bir tane yesem ne olur ki?" dedim elimi poşete daldırırken. Bileğimden tutup beni kendine çevirdi.

"Balım, yukarıya götüreceğiz."

"Çok canım çekti amaa.." Sırıttı.

"Sabredebilirsin bence." Başımı iki yana salladım dudaklarımı büzerek. "Çocuk musun Bal?"

"Ya ama bana ne? Çok canım çekti. Ucundan tadına bakayım bari. Azıcık." dedim elimle az işareti yaparken. Bileğimi kavradı ve parmaklarımın ucunu öptü. Yeni yeni çıkan sakalları elimde tatlı bir sızı bıraktı. Kalbim yine gereğinden daha hızlı atmaya başlamıştı. Kendimi yüksekten boşluğa düşüyormuş gibi hissediyordum.

"Daha tatlı çocukluk yapan birisini görmedim ben." diye fısıldadı. "Al hepsini ye güzelim. Hiçbiri senden kıymetli değil. Ben gider yenisini alırım."

"Yok, yorulursun öyle. Hadi git duşunu al, yukarıya çıkana kadar sabrederim ben." Yanağımı öptü.

"Kalbini öpesim geliyor bazen." Parmağımla gel işareti yaptığımda eğildi. Yanağını öptüm sıkıca.

Şimdi Biraz Uyu | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin