"İlacı bugün itibariyle kesiyoruz.. Artık her şey hastamıza bağlı." Derin bir nefes aldık hep birlikte. İki haftalık süreç tamamlandığında Sancak'ın vücudu henüz toparlanamadığı için uyutmaya devam etmişlerdi. Olayın üzerinden tam yirmi gün geçmişti. Hilal yaz okulu gibi bir şeye kalacağını söyleyip geri dönmemişti. Dönseydi de aklı burada kalacaktı ve verim alamayacaktı zaten.
Sekiz gün önce Yavuz amcalar operasyondan dönmüşlerdi. Detay vermeseler de gerekenin yapıldığını ve Sancak'ın intikamını aldıklarını söylemişlerdi. Hepsi buradaydı şimdi, toplu olarak bir haftalık izine ayrılmışlardı üç gün önce. Bu süreç içerisinde Sancak'ın uyanması için dua ediyorlardı sürekli. Uyansın, bizi görsün ve daha iyi olsun diyerek dolanıyorlardı. Gökay abi uyanırsa bizi değil Balım'la Hilal'i görmeyi tercih eder diyerek onlara takılıyordu. Feza en sonunda bizim Hilal'den neyimiz eksik deyince Gökay abi cevap verememişti. Haklıydı, hepsi Sancak'ın canıydı. Onlara verdiği kıymeti çok iyi biliyordum.
"Sizce uyanır mı hemen?" Murat abinin sorusuyla doktor iç çekti.
"İnanın bununla ilgili herhangi bir yanıt veremem. Özellikle kalp durması durumunda bir yıl boyunca yoğun bakımda kalan hastalar gördüm." Timdekiler söylenmeye başladılar. Gökay abi boğazını temizlediğinde odada yeniden sessizlik hakim oldu.
"Peki bu süreçte kasları ne olacak?"
"Kaslarda zayıflamalar olacaktır muhakkak. Uyanma süreci ne kadar kısa olursa olsun zaten bir fizik tedavi sürecinden geçmesi gerekecek toparlanmak için. Bir önceki yaralanmasında yoğun kemik kırıklarına rağmen normalin üstünde bir hızla iyileştiğini söylemiştiniz. Aynı o şekilde bir durum gerçekleşirse daha hızlı bir toparlanma sürecine girebiliriz tabii ki. Yani iş tamamen Sancak Bey'in vücudunun vereceği tepkiye bağlı."
"Peki felç?" dedim kısık bir sesle. Dile getirmek bile zordu.. Sabahtan beri stresten karnım ağrıyor ve midem bulanıyordu
"İlacı kestik, bugünden itibaren uyaranlara karşı tepkilerine bakacağız. Süreç içerisinde kesin bir cevap verebilirim ama henüz bir şey söylemek için erken." Başımı sallamakla yetindim. Birkaç soru daha sorduktan sonra odadan çıktık.
"Kim girecek yanına?" Herkes can atıyordu ama hepsinin bakışları bana döndü.
"Balım girsin." dedi Hilal. İtiraz edemeyecektim, neredeyse bir haftadır giremiyordum çünkü.
Yanına geldiğimde gülümsedim.
"Ben geldim sevgilim," Yüzündeki yaraların hepsi kabuk tutmuştu ve birkaçı iyileşmişti. "Sıra bir türlü bana gelmedi, özledim seni." Gözlerim doldu. Dün Ferhat abi gelmişti yanına, ayağındaki alçının çıkarıldığını söylemişti. Derin bir nefes aldım. "Ama sen özlemedin galiba kimseyi.." Kısa saçlarını okşadım. Üç numaraya vurmasalar da kısaltmışlardı. "Niye ilacı kestikleri anda uyanmıyorsun oğlum? Özlemedin mi lan bizi?" Burnumu çektim hafifçe. "Ben çok özledim sevgilim.. Burnumda tütüyorsun."
Kenardaki sandalyeyi çekip dibine oturdum hemen.
"Görmek yetmiyormuş Sancak.. Sen burada böyle yatarken.. Sesin yok, bakışların yok.. Elini tutuyorum, avuç içlerin ilk defa benimkinden soğuk.. Sarılamıyorum.. Özledim sevgilim, seninle yaptığımız her şeyi deli gibi özledim. Seninle uyumayı, seninle uyanmayı, birlikte namaz kılmayı, oturup sohbet etmeyi, kollarının arasında sessizliği dinlemeyi.. Uyan sevgilim, ne olursun uyan.."
Gözyaşlarımı sildim ve avucumun içindeki eline baktım. Morluklar azalsa de henüz tamamen geçmemişti.
"Yirmi dakika görmek yetmiyor canımın içi.." Avucumun içindeki eli kıpırdadığında bakışlarımı yüzüne çıkarttım ama herhangi bir uyanma belirtisi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şimdi Biraz Uyu | Texting
Random4: Balım Hanım biz mi sizi aldırtalım, siz mi kendi ayaklarınızla paşa paşa gidersiniz? Keşke anlasaydım ne olduğunu. 6: Bacım neyi anlamadın acaba? 6: Nasıl becerdiysen ki beceriyle mi alakalı onu öğreneceğiz 6: Operasyonda olan bir timdeki on...