40. Bölüm

2.8K 185 891
                                    

"Bal.." Yüzümden bir şeylerin çekilip kulağımın arkasına sıkıştırıldığını hissettim. "Güzelim.." Dudaklarımda belli belirsiz bir tebessüm oluştu.

"Hı?" Bütün kabalığımla sevgilimin iltifatını karşıladım.

"Yavrum Duru salonda uyuyor, Murat da odada."

"Hı hı.." Kolundan tutup kendime çekmeye çalıştım ama gülerek elini çekti.

"Namaz kılmam gerekiyor."

"Kıl." Sessiz mırıltımın ardından yanağıma sıkı bir öpücük kondurdu.

"Kıble sana doğru küçük civciv, kalkman lazım." İki kolumu da havaya kaldırdım. Hâlâ gözlerimi açmamıştım, açmaya da niyetimin olduğunu söyleyemezdim.

Ne istediğimi anlamış olacak ki beni kucağına aldı ve çalışma masasının önündeki sandalyeye bıraktı. Başımı yeniden masaya koyduğumda onun da 'Allahu Ekber' dediğini duydum ve çok geçmeden uyumaya devam ettim.

Hissettiğim hareketlenme ve aldığım kokuyla sırıttım.

"Yavrum ben koşuya çıkıyorum." Dudaklarımın temas ettiği boynuna ufak bir öpücük kondurdum. Yutkunduğunu hissettiğimde burnumu sürttüm boynuna.

"Cezalısın Teğmen Sancaktar." diye mırıldandım.

"Ne cezası?"

"Uyandırdın beni." diye mırıldandım.

"Cezam ne?"

"Uyutacaksın bir daha."

"Sen iyice nazlı bir şey olmaya başladın he." Kıkırdadığımda burnunu saçlarıma sürttü. "Hemen uyur musun peki? İçimden bir ses yaramazlık yapmak istediğini söylüyor."

"Sustur o sesi teğmen, çok uykum var." Beni yatağa bıraktı ve yanıma uzandı hemen.

"Çok sıkı sarılma da kalkarken uyanma."

Kollarımı gevşettim hafifçe ve gözlerimi yumdum.

Uyandığımda yanımdaki boşluk içimi huzursuz etse de başımı kaldırdığımda aynanın karşısında kendisine bakan adamı görmek tarifsiz bir huzura sebep oldu.

Saçlarını topladığında ıslak olduğu için geriye doğru yatsa da kuru halinde palmiye şeklinde olduğunu bildiğim için gülümsedim.

"Toplama bence.." dedim mırıldanarak.

"Alnıma düşüyor." Bana döndüğünde yüzündeki gülümsemeyi görmek benim için paha biçilemez bir şeydi.

"İz olur ama.." Lastik tokayı çıkartıp masaya attı ve yanıma geldi. Her zamankinden daha kısa bir şort giymişti. Yanıma gelip uzandı ve sıkı sıkı sarıldı.

"Sen de mi sabah benimle koşuya gelsen acaba?"

"Yok sevgilim, kalsın." Güldü.

"Ne yapacağız senin bu pandalığı? Sadece yatıyorsun, kuduruyorsun ve yemek yiyorsun."

"Daha ne olsun acaba?" Söylenmemle saçlarımın üzerini öptü. Belindeki kollarımı sıkılaştırdım.

"Kahvaltıya çıkalım, oradan da alışverişe gideriz." Başımı salladım.

"Göreve ne zaman gideceğiniz belli mi?"

"Tim olarak aynı anda yıllık izin kullandık. Döndükten sonra kışlada biraz idman falan yapmamız gerekecek yüksek ihtimalle. Hemen yollamazlar göreve. Yaklaşık bir ayımız var yani. Sonrasında gelen ilk göreve bizi yollarlar."

Başımı salladım. İşaret parmağımla kolunun üzerine bir şeyler çiziyordum.

"Uzun mu sürer görev?" Omuz silkti.

Şimdi Biraz Uyu | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin