48. Bölüm

1.1K 141 128
                                    

Önceki bölüme ufak bir ekleme yaptım, görmeyenler yeniden bakabilirler 💛

"Sancak, batı yönüne bak." Hemen silahımın namlusunu o tarafa çevirdim. Gelen üç kişiyi gördüğümde derin bir nefes aldım.

"İndireyim mi Üsteğmenim?"

"İndir." Susturucunun takılı olduğu namluyu ayarladım ve üç el ateş ettim. Yere sarılan bedenleri bende hiçbir duygunun oynamasına sebep olmadı. "Giriyoruz." Metruk binanın içine doğru adımlarken Gökhan her zamanki gibi yanımdan yürümeye başladı. Binaya girerken ben iç kısma döndüm o da sırtını bana yaslayıp dışarıya doğru döndü. Odalardan birini tekmeleyip kapısını kırdığımda yer değiştirdik.

"Temiz." Fısıltısının ardından girdiğimiz odanın dışından bir ses geldi.

"Tuzak! İçeridelermiş!" Bir anda başlayan çatışmayla birlikte barut kokusu ciğerlerime nüfuz etti.

"Sancak sizin girdiğiniz odanın penceresi vardı değil mi?" Bakışlarım pencereyi buldu.

"Evet Üsteğmen'im."

"Çıkıp arka tarafı kontrol edin."

"Emredersiniz." Gökhan'la birbirimizi kollayarak camdan dışarıya atladık. Hızlı ama temkinli adımlarla evin çevresinde dolaşmaya başladık. Gördüğüm orta boy pencereyle sırıttım. Omzumla Gökhan'ı dürttüğümde birkaç saniyeliğine bakışları cama döndü ardından yeniden etrafa bakmaya başladı. "Koru beni."

Ellerimi pencerenin pervazına yaslayıp bedenimi yukarıya doğru çektim. Tek elimle tutunup boştaki elimin yumruğunu sıktım ve cama sert bir yumruk atıp kırılmasını sağladım. Camın kırılma sesiyle anında boştaki elimle yüzümü kapattım. Düşen cam kırıkları bitince içeriye atladım. Üzerimdeki çakıyı bana dönen adamın kafasına fırlattıktan hemen sonra silahımı çekip diğer adamı da alnının çatından vurdum.

"Atla!" dedim girdiğimiz odanın kapısına doğru temkinli adımlarla ilerlerken. Gökhan içeriye atladığında sırtını sırtıma yasladı. Kapıdan sırt sorta çıktık ve hemen yana döndük. Gördüğümüz teröristleri indirdik.

"Ne tarafa?"

"Sana doğru." O ileriye doğru ilerlerken ben de geriye doğru adımladım.

Çok büyük bir ev değildi ama küçük de sayılmazdı. Günlerdir burayı izliyorduk uzaktan ama hiçbir hareketlilik olmuyordu. İhbar güvenilir bir kaynaktan olduğu için de en sonunda girmeye karar vermiştik. Nasıl olmuştu da bu kadar çok adam günlerdir içerde hareket etmeden kalabilmişti anlamıyordum.

Bir odanın önünde duran iki kişiyi anında indirdikten sonra oraya girdik. Bilgisayar dolu bir odaydı burası.

"Üsteğmenim, burada bilgisayar dolu bir oda var." dedim çatışma sesleri azaldığında. Birkaç el daha silah sesinden sonra yerimizi tarif etmemizi istedi ve birkaç saniye içerisinde odaya girdi.

"Hızlıca kontrol edin." Silahımı bırakıp hemen bilgisayarın başına oturdum. Feza ve Gökhan odayı arıyordu.

"Şifreli." diye mırıldandım.

"Kırabilir misin?" Başımı iki yana salladım.

"Bilgisayarcı arkadaşların ilgilenmesi lazım Üsteğmenim, basit bir şifre koymamışlardır." Yüzbaşıyla irtibata geçtikten sonra buraya bir ekibin yönlendirileceğini ve o zamana kadar güvenliği sağlamamız gerektiği emrini aldık.

"Üsteğmenim!" Telsizden gelen sesle Yasin'in olduğu yere doğru geçtik. Bir geçit olduğunu gördüğümüzde Ferhat okkalı bir küfür savurdu.

"Günlerdir burada kalıyorlarmış şerefsizler. Üç gündür gözümüze uyku girmiyor anasını satayım, bu ahmaklar burada sefa mı sürüyormuş?"

Şimdi Biraz Uyu | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin