50. Bölüm

1.5K 134 127
                                    

"Teşhis için hastaneye gelmeniz gerekiyor.." Kafamın içinde dönen cümle durmak yerine sesini artırarak yankı yapmaya devam ediyordu.

"N-Ne demek teşhis?" dedim dakikalar sonra. "Kimi teşhis ediyorum ben? Neden teşhis ediyorum?" Donmuş gibiydim.. Hissettiğim tek şey ellerimiz buz gibi olduğuydu. Kalbim kulaklarımda, ayaklarımda, avuç içimde.. Her yerimde atıyordu.

"Saldırı gerçekleştirildi, Sancak Teğmen'in olduğu aracın yanına füze düştü. Araç uçurumdan yuvarlandı. Bir şehidimiz var, teşhis için hastaneye gitmemiz gerekiyor. Kız kardeşi yurtdışındaymış, dilekçesinde sizin adınız yazıyordu."

Saldırı gerçekleştirildi.

Sancak Teğmen'in olduğu aracın yanına füze düştü.

Araç uçurumdan yuvarlandı.

Bir şehidimiz var.

Teşhis için hastaneye gitmemiz gerekiyor.

Ne saçmalıyorlardı? Daha sabah konuşmuştuk. İyidi Sancak.

"Sabah konuştuk daha!" diye bağırdım bir anda. "Saçmalamayın!"

Murat abi kollarını belime sardı ama bir hışımla ittim. Ağlıyordum ama hissetmiyordum. Ruhum çekiliyordu sanki. Kalbim atmıyor gibiydi ama aslında öyle hızlıydı ki saymaya kalksam yetişemezdim.

"Balım Hanım, üzgünüm ama durum bu. Hastaneye gitmemiz gerekiyor."

"Yok.. Yok.." Başımı iki yana salladım. "Olmaz ki ona bir şey. Söz verdi bana, bırakıp gitmez ki." Gözlerimden iki damla yaş aktı. "Dönüp dolaşıp sana döneceğim dedi! Sapa sağlam dönecekti! Konuştuk biz, gitmez o!" Ellerimi ve başımı şiddetle iki yana sallıyordum. "Yanlışınız var. Yanlışınız var hayır, bırakıp gitmez beni o. Allah'ım hayır!"

Tir tir titriyordum. Neden üşümeye başlamıştım? Bir daha Sancak'ın sıcaklığını hissedemeyeceğim için miydi bu üşüme? Bir daha sarılamayacak mıydım ona? Tutamayacak mıydım ellerini?

"Sancak bırakmaz beni!" dedim kendimi buna inandırmaya çalışarak. "Bırakmaz! Vazgeçmez o yaşamaktan, sevdi o yaşamayı! Mutluluğu sevdi Sancak, gülmeyi sevdi! Bırakmaz o!" Dünya dönüyordu etrafımda, bırakmazdı o beni. "İnanmıyorum ben! Bırakmaz o beni, yanlışınız var!" Titreyen elimle arkamı gösterdim. "Evlenecektik biz, eşyalarımız hazır! Bir şey olmaz ona!"

Çıldırmış gibi başımı iki yana sallıyordum. Birileri kollarımdan tutmaya çalıştı ama müsaade etmedim. Kulaklarım uğulduyordu, hiçbir şeyi duyamıyordum.

"Sancak o, kolay kolay vazgeçmez!" Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım bir anda. "Canı mı yandı yoksa? Canı yandığı için mi vazgeçti? Allah'ım yanmasın canı! Nolur yanmasın canı!" Yanaklarımda bir el hissettim.

"Balım! Balım bana bak, bana bak abicim!"

"Murat abi gitmez o!" dedim yere çökerken. "Valla gitmez o." Ellerimi bileklerine sardım. "Bırakmaz beni.." Başımı iki yana salladım. "Gerçekten bak, gerçekten sevdi yaşamayı.." Gözyaşlarımı sildim. Sancak yanımda olsaydı o silerdi.. "Uyumak çok güzelmiş, uyanmak istemiyorum artık dedi. Vallahi dedi ya.." Kollarını bana sarıp başımı göğsüne yasladı. Sancak'a sarılmak istiyordum ben, geçti desin istiyordum. "Murat abi Sancak'a gidelim.."

Şimdi Biraz Uyu | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin