7 | Kanlı Peçete ve Jilet

14.1K 1.2K 629
                                    

Taehyung anlatım.

Sinirden bacağımı oynayıp alt dudağımı ısırmıştım. Dengesiz adam haddi olmayan işlere karışıp bilip bilmeden konuşursa bunlar olurdu.

Topuklarımı yere vurmayı kestim çünkü yanımda oturan Jungkook bacağımı tuttu. İç çekiyordu ve gözlerinin içindeki kırıklığı fark edebiliyordum. Sinirli ve bir o kadar da üzgündü.

Ben hâlâ daha onu süzmeye devam ederken sinirli bir şekilde içeri giren Haneul şuanlık odak noktası olmuştu. Kapıyı adeta savurması ile birlikte hızlıca ceketini de düzeltip yerine geçti.

"Kadının çocuğunu almasına hakkı var, buna sen karışamazsın." Bana çıkışması ne kadar hoşuma gitmese de ses çıkarmadım. Çünkü söyleyeceğim laflar hiç hoş olmazdı. Onun kırılması değil de yanımda duran çocuğun daha fazla hırpalanmaması içindi.

Zaten da haklıydı.

"Onun çocuğu değilim.." kafasını kaldırdı ve dakikalarca aynı yanağının üzerine yattığı için kızaran yerini elim ile ufaladım.

"Kabul et veya etme sen onun canından bir parçasın." Daha fazla sinirleniyordum çünkü çocuğun halini görmüyormuş gibi daha fazla üzerine geliyordu ve hâlâ onun alma hakkından bahsediyordu. Yemişim hakkını, ne biçim haktı bu?

"İnsan parçasız yaşayabilir mi?" Elimi, anlına yapışmış saçlarına atıp geriye savurdum rahatsız olmasın diye. Sessiz kalmak istemiyordum ama şuan Jungkook kadar olmasa da bende de sinir vardı. O, bu zamana kadar gelmeyip şimdi yüzsüzce gelmesine sinirli ama ben kadının kendisine sinirliydim. O yaşadığı zorluklar ve boğazına düğümlenmiş kelimeler, aklından çıkmayan kötü anılar yüzünden üzgündü ama ben çocuğumun üzülmesine sinirliydim.

Sahi, o benim çocuğum değil mi?

Benim de anlam veremediğim bir yakınlık vardı. İlk gördüğüm andan beri ne denli birisi olduğunu anlamıştım. Hani bir insanın ne olup olmadığını gözünden anlarsınız ya. Bazılarının gözünde fitne, fesatlık olur bazılarında ise iyilik. Ama Jungkook'da tarif edilemez bir göz vardı. Kötülükten eser yoktu. İyilik de yanında çok sade ve yetersiz kaldırdı. Koyu kahvelerim zeytin karası gözlerini her gördüğünde vuruluyor ve derinden etkileniyordu.

İstem dışı ona karşı bilemediğim ve asla anlayamayacağım bir his, duygu vardı. Tanışalı en fazla iki hafta olmuştur farkındayım ama ben bu çocuk için şuan herşeyimi verebilecek şekildeyim. Bunu sebebini bilmiyordum ama yakında öğrenecektim.

"Aynı şey değil. Bende o kadının yaptıklarına hâlâ daha inanamıyorum," derken Jungkook öyle bir baktı ki bakışlarından belliydi, o da benim gibi Haneul'dan haz etmiyordu. "Ama seni o doğurdu, o yaşattı. Sonuna kadar da alma hakkı var."

Çenesinden tutup bakışlarını koyu kahvelerime çektim. "Sen odana geç, ben gelirim."

"Geleceksin ama, söz ver.."

"Söz."

Sözlere inanmaman gerektiğini bilmen gerekirdi.. ama ben söz vermesem de geleceğim. Sanki sarhoş, odadan çıkarken bitkin bir hali vardı. Omuzları iyice geriye düşmüş, adeta sersem gibiydi. Jungkook odadan çıktığı gibi direkt karşımdaki ne dediğini kulağı duymayan adama döndüm.

"Bu çocuğa o kadından bahsetmeyi keseceksin." Son derece anlaşılır diye düşündüm ki öyleydi zaten.

"Böyle bir şey mümkün değil. Kadın dava açar."

"Açsın, ne olacak? Jungkook 18 yaşına girecek artık!" Son ana kadar sakin bir şekilde giderken hiddetle sinirim arttı.

"Kaç yaşına girer ise girsin, hâlâ daha onun annesi. Kadın da üzülmek istemiyor, oğlunu istiyor."

aspiration. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin