24 | Gülde Saklı Not

6.6K 630 536
                                    

Taehyung telefonunu cebinden çıkarmıştı ve yağmur damlalarına maruz kalmasın diye de önüne hafifçe eğilmişti. Yavaş, keyifli bir müzik açıp telefonunu rahatsız etme moduna almıştı ve arka cebine telefonunu koymuştu. Kalça cebine koyduğu telefonunun üzerini tişört ile korumaya çalıştı. Yaralanmış, kırarak ellerini çocuğun beline sarmıştı. Jungkook da ayak uydurmak için kollarını boynuna dolamış, yüzünü epeyce izlemişti.

Ritmin eşliğinde, yağmur yağarken karanlık yeri saran ay işi ile birlikte danslarına devam ediyorlardı. Her saniye içlerinde ki kor ateş artıyor ve durdurulamaz hâle geliyordu. Birbirlerine bakarken bile içleri gidiyordu.

Ve hâlâ kendilerine bunun abi kardeş ilişkisi olduğunu söyleyip duruyorlardı.

Taehyung'un kokusu Jungkook'un ciğerlerini sarmıştı. Bahar esintisi olarak adlandırdığı bu koku, aslında alkol ve ağır erkek parfümü kokusuydu. İyice kafasını gömmüştü boynuna, daha fazla sıkmıştı kollarını. Her yer sırılsıklamdı ama kimin umurundaydı? Yağmur tekrardan yağar, bu yaşananlar tekrardan yaşanabilirdi ancak bu hisler tekrardan hissedilmezdi.

Uzun aradan sonra bu kadar güzel hissediyor olması onu mutlu ediyordu. Jungkook mutlu olunca otomatik olarak Taehyung da mutlu oluyordu. O gece ona bir söz vermişti. Duydu veya duymadı, bu onun umurunda değildi. Her türlü sözünü tutup, geri kalan hayatına mutluluk sağlayacaktı.

Jungkook her geçen gün bu ilgiye alışıyordu. İlk başlarda çekinse bile Taehyung'un gözleri tarafından uyarılıyor, çekingenliğini öldürüyordu. Şimdi ise var olan bu ilgi bir gün yok olacak düşüncesi beynini sarmıştı. Zihin duvarlarına yankı yapıp kötü hissetmesini sağlıyordu. Ama gerçekte biliyordu ki, Taehyung onu asla bırakmayacaktı.

Taehyung diğer insanlar gibi değildi. Ondan güçsüz olan insanlara zulüm yapacak kadar zalim biri değildi. Eğer öyle olsaydı işe Jungkook ile başlardı. Diğer mafya arkadaşları gibi çevreye ölüm tehditleri salmazdı. Taehyung bir nevi intikam meleğiydi.

Jungkook da diğer insanlar gibi değildi. Çok çekingen ve nazik bir insandı. Konuşmayı çok seven bir insandı ama konuşacak birisini bulamadığı için artık susuyordu. Taehyung olmadan önce sadece odasına vakit geçirip düşünmekten başka bir şey yapmıyordu. Haneul'un yüzünü görüyor, gece yatmadan önce o ve saçmalıklarına katlanıyordu. Neyse ki Taehyung bilmeden de olsa imdadına yetişmişti.

Biraz daha yağmur altında oynadıktan sonra yerde birbirlerine savaş açmış bir şekilde oynuyorlardı. Düşman millet gibi birbirlerinin üzerlerine çıkıp altta kalanın hazinesini alıyormuş gibi yapıyorlardı.

Jungkook var gücü ile onu altına almıştı. Çamur dolu suratına baktı. Komik duruyordu ama gülmedi. Tüm ağırlığını üzerine vermeden dizlerinin üzerinde oturdu.

"Altta kaldın! Tüm hazinelerini bana ver." dedi Jungkook ve tıpkı bir korsan gibi güldü. Elini tersi ile çamur yüzünden yanağına ve anlına yapışan saçlarını geriye itti. Taehyung yerde kalmıştı ve çamur dolu hafif çukurun içine başı gelmişti. Kısaca bakımı için milyonları harcadığı saçları, bir çocuğun isteği üzerine mahvolmuştu. Taehyung bundan rahatsız değildi.

"Seni sana mı vereyim?"

"Ha.." kendisine hazine denmesi yüreğini ısıtmıştı. Verilen ilgi ve sevgi yüzünden daha da utangaç olduğu için duyduğu iltifatlar yüzünden daha da kızarmıştı. Taehyung bazen dozu aşıyordu. Bundan Jungkook rahatsız değildi ama Taehyung rahatsız olur diye korkuyordu.

Taehyung durumu fırsat bilip kollarını sırtına sardı ve onu altına aldı.

"Haksızlık, ben daldım.."

aspiration. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin