9 | Odaya Kilitlemek

12.6K 1.1K 703
                                    

Bir şekilde hallettim pansuman aletlerini. Adamlarımdan rica ettim. Yatağının üzerinde oturmasını sağladım ve kollarını açtım.

"Teşekkür ederim, diğerleri gibi davranmadın. Pansuman bile yapıyorsun, çok iyi birisin."

"Başka kim biliyor?" İçimden bana böyle güzel laflar söylemesi hoşuma giderken bahsettiği kişilerin nasıl tepki verdiğini merak ediyordum. Demek ki diğerleri normal karşılamadı ki bana teşekkür ediyordu. Demek ki diğerleri pek canını yakmıştı ki, adam öldüren birisine çok iyi birisisin diyordu.

"Haneul ve bir kaç kişi."

"Nasıl tepki verdiler?" Pansuman yaparken canını yakmış olmalıyımdım ki, kolunu yüzünü ekşiterek geriye çekti. Tekrar bilek tarafından hafifçe kavradım. Canını yakmak istemiyordum ancak çok derinden kestiği için ister istemez acıyordu, onun canı acıdıkça da benim canım acıyordu.

"Çok acıdı mı?" Nefesimin dudaklarımın arasından çıkmasına izin verip yaraların üzerine üfledim.

"Yok çok acımadı."

"Soruma cevap alayım?"

"Biraz kızdılar," nefesi bile titriyordu. Konuşurken yaralarına bakamıyordu. Kafasını duvara çeviriyordu. "Biraz da ceza verdiler."

"Ne cezası?" Yarasına bakamıyor, korkuyor diye düşünürken olay daha başka bir boyuttaydı. Gözlerinin dolduğunu fark etmemem için bakışlarını çevirmiş.

"Odaya kapattılar bir hafta." Kimisine göre bu yöntem doğaldı, kimisine göre de ya çok canice ya da çok azdı. Bana göre caniceydi. Küçücük çocukların sorunlara nasıl karşılık vereceklerini anlatmak yerine onları korkuyla daha da beter etmek, bence kabul edilebilir bir şey değildi. Kimseye göre de kabul edilebilir bir şey olamazdı. Çocuklar ailelerinin kölesi ya da kırıp dökmesi gereken bir eşya değildi.

Küçük bebeğime, ne kadar da kötü davranmışlardı, hâlâ aklım almıyordu. Ceza vermek daha iyi bir sonuca sebep olmuyordu. Sadece gidişatı daha kötü yapıyordu. Üstelik karanlık bir oda da hapsetmek ne demekti ki?

"Düşünme bunları şimdi. Pansuman bitti." Koluna baktı hüzünle.

"Uzun kollu giyinmeli miyim?"

"Hayır giyinme, kimseyi ilgilendirmez." Saçlarını okşadım. Kapı sinir ile açıldı, bıkmıştım artık bu davetsiz misafirlerden.

Haneul gelmişti yine.

Jungkook'un kollarını görünce kocaman açıldı gözleri.

"Jungkook, bu ne böyle? Sen yine kendine zarar mı verdin! Aptal mısın sen? Tekrar ceza mı almak istiyorsun!" Lafları nefes almadan sıraladı. Jungkook ise kafasını eğerek yukarıya bakar gibi gözlerine baktı. Ben dokunmaya kıyamıyordum, bu salak çocuğu her şekilde üzüyordu.

"Bir kez daha ona karşı sesini yükseltirsen, hayal edemeyeceğin şeyler yaparım." Kapıyı kapattı. Sözlerim etki etmiş gibiydi.

Ellerini hava da sallayarak ona,"Neden böyle yapıyorsun? Yakışıyor mu sana?" diye sahte diye düşündüğüm bir sevgi ile yaklaştı ona.

Jungkook ise cevap vermedi. Ceketimi arkadan tutuyor ve sıkıyordu. Sağ elimi arkama koydum ve onu rahatlatmak için elinin üzerine koydum. Göz göze gelince de rahat olması için gözlerimi kapattım.

"Tamam yapmış bir hata, tekrar etmeyecek." Bakışlarımı ona çevirdim ve, "Değil mi?" diye sordum. Kafa salladı.

"Sen neden ikide bir buradasın?"

"Sen sor diye."

"Yok o anlamda demedim. İşlerin aksar diye, seni düşündüm." Sevgisi gerçekten gözlerimi yaşarttı.

Benimle ilgilenenmeyi bırakıp tekrar ona döndü. "Söz ver bakalım." dedi.

Jungkook ise krize girmiş gibiydi. Konuşmuyordu. Bakamıyordu bile. Alt dudağı titriyordu. Avuçları da terlemişti sanki, üzerine sürdü. Sanki şok olmuştu, öylece bakıyordu.

"Sen benden söz mü istiyorsun?"

"Evet, seni düşünüyorum."

"Düşündüğün için mi beni odaya kitledin?" sakince. ''Düşündüğün için mi tokat attın?''

Onu odaya kitleyen Haneul'du, bunu anladım. Ama o da kendince onu kurtarmak için sebep arıyordu ama başarılı olmuşa benzemiyordu.

Hem bu odaya kitleme meselesi ne zaman olmuştu? Çocuk zamanı olmamıştı ki hâlâ daha hatırlıyordu. Ve anlaşılan etkisi hâlâ devam ediyordu. Büyük bir travma bırakmıştı ona Haneul.

Yoksa onu o zaman dövmüş müydü?
Temastan hafif dahi olsa irken birisi bu çocuk. Sebebi kendine zarar verdiği için -tahmince- yediği dayak yüzünden mi? (Ah Taehyung, ah)

Haneul iç çekti ve odadan çıktı. Jungkook'a döndüğüm zaman ise benden ayrılıp yatağın üzerine çöktü ve sesli bir şekilde ağlamaya başladı.

Elleri ile kullaklarını kapatmış, ileri geri sallanıyor ve tek bir yere odaklanmış bakıyordu.

"Jungkook?" Ellerini çekmeye çalıştım çünkü kulağına çok fazla baskı uyguluyordu. Dizlerini karnına çekmiş ağlaması daha şiddet duruma gelmişti.

Titriyordu.

"Jungkook! Sakin olur musun? Neyin var söyle!" Yanına oturup onu göğüsüme bastırdım. İşe yarar diye düşündüm ki yaradı da. Sadece hızlı hızlı nefes alıyor ve sallanması yavaşlaşıyordu.

Konuşamayacak hâle gelmişti. Sorun ne inanın hiç bilmiyordum. Ama öğrenmeden de rahat durmayacaktım.

(...)

Bilmiyordum. Belki 15 dakika belki yarım saat. O hâlâ daha göğüsümde yatıyordu. Ben ise bir elim ile yataktan destek alıp diğer elim ile de saçlarını okşuyordum. Pozisyon boynumu ve sırtımı ağrıtmıştı ama yine de kımıldamak yerine rahat bir şekilde durdum. Kafamı eğince, acı içinde uyudugunu fark ettim. Uyandırmamak için çok çaba sarf ettim. Yavaş yavaş yastığının üzerine koydum başını. Sonra bedenini düzelttim. Bu soğuk havada ısınması için verilen ama hiç bir işe yaramayan pikeyi üzerine örttüm. Yarın yeni yorgan falan alırdım. Buraya az gelirdi.

Odadan sessiz bir şekilde çıktım. Çıkmamla adımlarımın hızlanması bir oldu. Haneul'un odasına doğru konumladım kendimi. Soracaktım aralarında şifreli olan şeyleri.

Odasının kapısının önüne geldim ve bir kez tıklatıp gel komutunu beklemeden odaya girdim. Girmemle lafa başlamam da bir oldu.

"Keşke izin isteyerek gelseydin.." kapıyı kapatıp odanın zeminine sert topuklarımı vurarak gezindim.

"O çocuğu sadece odaya kapattığından emin misin?"

---

Kısa oldu, farkındayım ama bölümsüz kalmayın diye attım.
Bu kısa bölümleri okuduğunuz için teşekkür ederim <3

düzenleme tarihi: 3 aralık. ciddi değişiklikler oldu. eski başlık: "pis elleri."

aspiration. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin