5. Bölüm: Aşk Uğruna

4 1 0
                                    

Beyaz kuş içinde kopan fırtınanın kelebeğinin dönüşüyle geçeceğini sanıyormuş

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beyaz kuş içinde kopan fırtınanın kelebeğinin dönüşüyle geçeceğini sanıyormuş. Halbuki dönüş gidişten daha çok can yakacakmış. Derler ya herkes öldürürmüş sevdiğini diye...

Kuş da kelebeğini öldürmüş. Onun için bir kozaya hapis yaşayan kelebeğini...

Kelebek ise kuşunun hançeriyle öldürülüşüne ses etmemiş. Çünkü eğer bir gün ölürse kuşunun kalbinde ölmeyi dilemiş.

Beyaz kuş kelebeğinin onu bırakıp gitmediğini öğrendiğinde anlamış her şeyi. Kelebeğine doğru uçmuş. Kelebek kuşuna hiçbir zaman kin tutmazmış. Kuşu ona ne zaman sığınmak istese kanatlarını açarmış. Tıpkı şu anda da olduğu gibi...

Kelebek kuşunu kanatlarının altına almış. Onu özlemle öpmüş. Kokusunu içine çekmiş ve onca yılın esaretinden sonra kuşunun güzel gözlerine bakmış. "İşte şimdi yeniden doğdum," demiş kelebek.

Kuş ise gökyüzüne kavuşmuş. Bu gökyüzünü en az onun kadar çok özleyen biri daha varmış. Kuşun minik denizi de gökyüzüyle buluşmayı bekliyormuş.

Kuş ile kelebek minik kelebeğin yanına uçmuş. Ama minik kelebek artık yokmuş. Onu almışlar kuşun kanatlarının arasından. Ondan kalan sadece bir not ve bir de gözyaşıymış. Yavrusuz kalan bir annenin gözyaşı...

_______

"Ne düşünüyorsun baba?" diye sormuştum o zamanlar. Babamın yanındaki sandalyeye oturmuş onu izlerken gözleri beni buldu. Yüzündeki donuk ifadenin yanında insanı korkutan bakışlarıyla yutkunmuştum.

Anımı anımsamak bile karşımdaki adama bakıp hesap sorma istediğimi körüklüyordu. "Hatırlıyor musun?" diye sordum birden. Bunun üzerine gözlerini çekinerek de olsa gözlerime dikti.

"Eve en son ne zaman geldiğimi hatırlıyor musun?"

Başını hafifçe sallayıp gözlerini kaçırmıştı. Elimi yavaşça masaya koydum. "On altı yaşındaydım. Eve bir daha adım atmamaya yemin ettiğimde daha on altı yaşındaydım," dedim. Her bir sözcük boğazıma düğümleniyordu sanki.

"Bahçede tıpkı şu anda da olduğu gibi masada yanına oturmuştum. Ne düşündüğünü o zamanlar o kadar çok merak ederdim ki sürekli acaba zihninin ücra köşesinde dahi olsa bana bir yer var mı diye merak ederdim biliyor musun?"

Bazen anılardan çok onları anlatış biçimimiz yakar canımızı. Şu anda benim canımın o zamandan daha çok yanışı gibi...

"Ben küçükken sana hayrandım biliyor musun? Okulda herkes babasını anlatırken ben seninle küçücük bir anım olmamasına rağmen onlara hayallerimde baba kız olarak yaşadıklarımızı gerçekmiş gibi anlatırdım. Ben Tahsin Soydere'nin kızıyım derdim herkese."

Bu sözlerimin onu tokatlamaktan hiçbir farkı yoktu. Karşımdaki dağ gibi adamın omuzları düşmüş gözleri dolmuştu. Dili tutulmuştu. Tek kelime etmeye gücü yoktu.

Kelebek Mezarlığı (Seri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin