✨WATTPAD ROMANCE TR OKUMA LİSTESİNDE✨
Kelebek kuşun acılarını gören yeryüzündeki tek canlıydı...
Luna aşkın en can yakan kısmının aslında ayrıldığı gün değil de kavuştuğu gün olduğunu anladığında hayatı ellerinden kayıp gitmişti. Aşk onu ölümün kuca...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Belirsizlik en büyük ızdıraptır. Neden biliyor musun?"
Kuş merakla kelebeğe bakmış. Kelebek, "Çünkü en çok belirsizlik yakar canını. Adeta bir kara delik misali içine çeker seni. Düşüncelerin arasında kalırsın. Düşünceler aklını kurcalar. En sonunda çok fazla düşünmekten aklını kaçırırsın," demiş. Beyaz kuşun içinde de tıpkı kelebeğin söylediği gibi bir kara bir delik varmış. Ama ona bunu söylemek yerine gelene bakmış.
"O da kim?" diye sormuş kuş kelebeğe. Kelebek de kuş ile birlikte buzların arasında açan çiçeğe bakmış. Kelebek tanıyormuş bu çiçeği. Ne de olsa geçmişinde açanı herkes tanır.
"Onun adı kardelen. Bir zamanlar hayatımda açan sonra açtığı yerde yok olan kardelen çiçeği."
Kelebeğin gerçeği kuşu üzmüş. Halbuki bunda üzülecek ne vardı ki? Onun da hayatından kara bir kartal gelip geçmemiş miydi? Şimdi neden içinde belirsizlik var? Kuş kelebeğine bakmış acıyla. "Senin buzullarında yeniden açtı bu çiçek. Bu senin için bir şey ifade etmiyor mu?" diye sormuş kuş. Her ne kadar kelebeğin vereceği cevaptan korksa da...
Kelebek bir an bile tereddüt etmemiş. Kuşunun güzel gözlerine bakmış.
"Ben buzda açanı değil kalbime konanı seviyorum."
_______
"Kimsin sen?"
Sorduğum soruyla birlikte karşımdaki adamın gözlerine öfkeyle baktım. Adam ellerini teslim olurcasına havaya kaldırırken kafedeki herkes dehşetle bizi izliyordu. Adam cebinden bir şey çıkardı. "Hanımefendi ben sadece size arabanızın anahtarlarını vermek istemiştim," dedi kapüşonlu adam. Elindeki anahtarı bana doğru uzatırken bıçağı boynundan çekip aldığım yere bıraktım. Etrafımıza toplanan kalabalığı, "Sorun yok," diyerek dağıttı kapüşonlu adam.
Anahtarımı alıp cebime tıkıştırdığım sırada adam hızla yanımdan uzaklaştı. Sanki peşinde birileri varmış gibi koşarak gidişini izlediğim sırada az önce onun olduğu yerde beyaz bir kağıt parçası olduğunu fark ettim. Etrafımdaki bakışlara aldırmadan kağıdı alıp kendimi dışarı attım. Aceleyle arabama doğru yürüdüm. Bir süre sonra arabaya geçip kapımı kilitledim. Artık kağıtta yazana bakabilirdim. Katlı kağıdı aralayıp yazana baktım. Tek bir sözcük yazılıydı.
"Peşindeyim."
Okuduğum şeyle gözlerim otomatik olarak dikiz aynasına kaydı. Arkadaki arabanın içi boştu. Notu parmaklarımın arasında buruşturup arabayı çalıştırdım. Bir an önce eve dönmem gerekiyordu. Peşimdeki her kimse buraya gelmeden öncesinde de beni takip ediyordu. Takipçi kimdi?
Arabayı park ettiğim yerden çıkardım. Eve dönüş yoluna geçmiştim ve gerginlikten durmadan arkaya bakma ihtiyacı hissediyordum. Görünürde kimse olmamasına rağmen aklıma kağıtta yazan o tek kelime geldikçe tüylerim diken diken oluyordu. Buruşturduğum kağıdı yoldan geçerken çöp konteynerinden içeriye attım. Tüm bunların içinde en çok da telefonumu yanıma almadığıma pişman olmuştum. Eğer telefonum yanımda olsaydı Merih'e haber verebilirdim. Aslında böyle bir şeyi ona nasıl söylerdim hiç bilmiyorum. Ama en azından Nehir'i aramak gibi bir şansım olurdu. Nehir bu işi sessiz sedasız halletmeme yardımcı olabilirdi.