✨WATTPAD ROMANCE TR OKUMA LİSTESİNDE✨
Kelebek kuşun acılarını gören yeryüzündeki tek canlıydı...
Luna aşkın en can yakan kısmının aslında ayrıldığı gün değil de kavuştuğu gün olduğunu anladığında hayatı ellerinden kayıp gitmişti. Aşk onu ölümün kuca...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kuşun bu hayatta en çok korktuğu şey sahip olduğu en değerli şeye yani ailesine zarar gelmesiydi. Onların iyiliği için ölüme bile gözü kapalı yürürmüş kuş. Ne korku varmış yüreğinde ne de en ufak tereddüt. Söz konusu sevdikleri olunca akan su durur tüm aslaların yerini olumlu sözlere bırakırmış.
Kelebek tüm bunlardan habersiz kuşunun onunla olduğunu sanırmış. Halbuki kuşun bedeni kelebeğinin yanında ruhu korkunun diyarında kanat çırpmaktaymış. Kuş endişelerini, içinde bulunduğu sırlar çıkmazını, onları bekleyen tehlikeleri kelebeğine hissettirmemek için çabalıyormuş. Bunun için en derin yaralarını açanın karşısına çıkmış beyaz kuş.
Cesaretini onun kanından aldığı babasının karşısında kuş dik durmak zorundaymış. Kırılgan fıtratına ters düşmek zorundaymış. Acılarını kalbine gömmek, yapılanları o an için de olsa sineye çekmek zorundaymış. Sonuçta her şey onlar için değil miydi?
Kuş bir zamanlar hayranı olduğu şimdinin korkulu rüyasına bakmış. Ondan yıllar evvel toprağa karışan gerçekleri istemiş. Bu gerçekler gün yüzüne çıkmadıkça ne kuş güvendeymiş ne de kelebek. Canla oynanan kumarda rakibin kim olduğunu bilmeden savaşamazsınız. Kuş bunun farkındaydı. Canına kast edeni bulmak için iki kor aleve dikmiş gözlerini. Kül olabileceğini bilmeden...
_______
Artık bir şeylerden kesinlikle eminim. Olcay ile kan bağım olduğu apaçık bir gerçekti. Onu Hünkar Server'in yetiştirdiğini ve en büyük destekçisinin o olduğunu da biliyorum. Fakat emin olmadığım bir şeyler var ki o da Olcay'ın Hünkar Server'in öz oğlu olduğuydu. Ya Olcay bunca zaman ona kol kanat geren Hünkar Server'in intikamını almak pahasına kendi öz babasına zarar vermek için beni hedef alıyorsa? İşte bu ihtimali göz ardı edemezdim.
Görüşme zamanımızın dolmasıyla cezaevinden çıktım ve o an karşımda gördüğüm kişiyle duraksadım. "Merih Ege," diye fısıldadığımda onun burada ne işi olduğunu sorguluyordum. Hastanede olması gerekirken burada ne işi vardı? Üstelik burada olduğumu nereden anladı? Gözlerim kısa bir anlığına onun arkasında duran Kerim'e kaydı.
"Bana ne zaman söyleyecektin?" diye sordu Merih. Bana sitem ediyordu. Ondan sakladığım her şey için bana içten içe kızıyordu. Gözlerinde gizlenen gökyüzünde kara bulutlar dolanıyordu. Üstelik bir anda beni kollarının altına alıp sarıldığında sarsılan bedeniyle onun benim için ne kadar çok korktuğunu anladım.
Titriyordu Merih Ege. Bir zamanlar Mahşer'in başında olan, herkesin adını bile söylemeye çekindiği o adam şu an bana sarılırken korkudan tir tir titriyordu. Bana bir şey olmasından korkuyordu. Beni kaybetmekten korkuyordu ve bu korkusunu tek kelime etmeden hissettiriyordu. Ondan ayrılıp gözlerine baktım. Hedefin ben olduğumu biliyordu.
Titreyen parmakları önce omuzlarımı kavradı sonra da beni yeniden sıkıca sardı. "Bunu bir daha yapma," diye fısıldadı çaresizce. Boşlukta sallanan kollarımı onun bedenine dolayıp öğrendiğim ve yaşadığım onca şeyden sonra ilk kez huzurlu bir nefes aldım. "Yapmayacağım," dedim birden. Yapmayacağım.