Sabah kalkmış kapıyı açar açmaz Azat'la burun buruna gelmiştim. Sanki daha önce az zaman geçiriyormuş gibi şimdi bütün anlarında yanıma gelmesi içimde bir sıcaklık oluşturuyordu. Ona olan bağlılığın aynısını onda da görmek normal hissetmeme neden oluyordu.
" Öğretmenim ben anlamadım? " diyen sesle göz devirdim. Azat sabah peşimi bırakmayıp derse gelmiş, yetmemiş en arkada oturarak dersi ikide bir bölüyordu.
Eşek kadar herif çocukla çocuk oluyordu. Zaten en yaramazlardan olan Kenan'ın yanına oturarak çocuğu iyice dersten alıkoykoymuştu. Ben onlara arkamı dönüp ders anlatmaya başlar başlamaz fısır fısır konuşuyorlardı kendi aralarında.
Beşinci kez tahtada yazan şeyi anlamadığını sorduğunda arkamı dönüp onun boncuk boncuk bakan gözlerine baktım. Ardından başımı tahtaya çevirerek sordum bezmişlikle.
" Neyi anlamadın Azat? " diye sordum merakla. Acaba bu sefer neyi anlamamıştı?Bir çocuk gibi elini öne doğru uzattığında dudağım kıvrıldı. Ön sırada oturan oğlandan zorla aldığı kalemle tahtayı gösterdi.
" Öğretmenim tahtaya niye tuvalette oturan adam çizdiniz? " dediğinde, kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken tahtaya baktım. Çıkarma işlemi yapıyorduk ve tahtada 12-4 vardı. Tahtaya daha dikkatli bakıp neyi tuvalette oturan adama benzettiğini anlamaya çalışırken gözüme -4 çarptı. Üstteki yazının daire kısmı sayının sağ köşesine gelip derece gibi göstermişti. Bu da ilk bakıldığında gerçekten de tuvalet ihtiyacı için oturmuş bir adama benziyordu.
Onun benzetmesine ve her koşulda dersi bölmesine gözlerimi kısarak döndüğümde, Azat gülüşünü engellemeye çalışarak bakıyordu. Ona baktığımda dudak büzüp omuzlarını silkti. Sabır dilenip derse devam ettim ama Azat sağolsun sürekli sabote ediyordu. Allah'ım sanki gerçekten de yaramaz bir çocuk gibi davranıyordu. Ama bu bile onu daha fazla sevmeme neden oluyordu. Bu yaşa kadar çocukluğunu yaşayamayan adamdan bu ufak şeyi sakınamıyordum.
" Ya abi rahat dur! " Turgut'un huysuz sesini duyduğumda göz devirdim. Arkamı dönmeden konuştum.
" Azat çocuğu rahat bırak. " dediğimde, bütün çocuklar ona gülerken bende sırıttım." Ama öğretmenim ben bir şey yapmadım ki... " çocuk gibi sesini çıkarıp itiraz ettiğinde istemsizce güldüm. Cidden bu adamın içine bugün ne kaçmıştı. Sanki 5 yaşındaydı!
Arkamı dönüp ona bir bakış attıktan sonra çocuklara baktım.
" Hadi tahtadakileri yazıp sonra da çıkın. Ama yarın onları yapmış bir şekilde gelin tamam mı? Hepinizinkini tek tek kontrol edeceğim. " dediğimde, hep bir ağızdan onaylarken yapanlar hızlı hızlı çıkmaya başlamıştı.Gözlerim arkada oturan Azat'a kaydı. Kollarını göğsünde bağlamış, dudaklarını büzerek küskün bir şekilde oturuyordu. Ona baktığımı fark ettiğinde başını hızla diğer tarafa çevirdi. Gülmemek için dudaklarımı dişledim. Harbiden çocuk gibiydi bugün.
Bütün çocuklar tamamen çıktığında yavaşça yanına gittim. Bana bakmadan durduğunda onun olduğu tarafa geçtim ama yine bakmadı. Önündeki sıraya oturduğumda diğer taraftan çıkacakken ayağımı sandaleyeye yasladım. O daha davranamadan diğer bacağımı da öbür tarafa koyduğumda bacaklarımın arasında kapana sıkışmıştı.
" Azat? " diye seslendim sırıtarak. Kaşları havaya kalkarken homurdandı.
" Bugün beni sadece azarladın sen Çınar? Konuşma benimle. " demesiyle güldüm. Elimi yüzüne getirerek saçlarını okşarken fısıldadım.
" Ama sende çok yaramazdın. " dediğimde, omuz silkti.
" Bana ne! "Güldüm.
Eğilip saçlarını öptüğümde bakmadı. Bu sefer de başımı yana eğip burnunun ucunu öptüğümde yumuşar gibi olsa da yine başını pencereye çevirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTARIN OĞLU-Gay
General Fiction[TAMAMLANDI] Köye gelen Çınar öğretmen ve en saf duygularla ona aşık olan muhtarın oğlu Azat'ın hikayesi... Aşkın, masumiyetin, heyecanın en saf haliydi onlarınki. • Hikaye eskiye dayanmaktadır!