Kafamı bir hayli karıştıran o olaydan sadece bir hafta geçmişti. Henüz tam olarak o karmaşıklığı atlatamamış da olsam, en azından ilk günkü kadar çok takmıyordum kafama. Çünkü biliyordum eğer çok düşünürsem, anlam veremediğim bir karmaşıklığın içinde kaybolurdum. Her zaman bir şeyleri çok düşünen biri değildim. Ya da hemen bir şeyleri kavrayıp anlayan. Ya da açık gözlü ve sinsi değildim. İnsanların da dediği gibi saf biriydim ben. İçim neyse dışım da oydu. Asla iki yüzlü biri olmamıştım. Belki de bu yüzden bu kadar yalnızdım. Çünkü insanlar saf olanları kıllanırdı çıkarları için. Ama ben bunu bildiğimden, böyle insanlardan her zaman kendimi soyutlardım. Bu yüzdendi bu kadar yalnız oluşum. Ama pişman değildim. Hayatımdaki bütün şansı bu köye gelerek harcamıştım sanırım. Asla da gocunmuyordum bundan. Çünkü o kadar iyilerdi ki, şimdiye kadar kimseyle yakın olmayıp buraya gelmeye karar vermeme sonuna kadar değiyordu.
İzmir'den yanımda getirdiğim kahveyi raftan çıkarıp önümdeki tezgâha koydum. Buraya gelirken, fazla ilkel olduğu için belki kahve bulunamaz ve bende arada bir içmeyi sevdiğim için, yanımda getirmiştim bir kavanoz. İyiki de getirmiştim. Çünkü arada bir evde canım sıkılıp dışarı çıkmasam kendime içiyordum. Sessizliği dinleyerek içmek de çok güzeldi.
Suya atıp ocağın üstüne koyarak karıştırmaya başladım. Birkaç dakika sonra tam olduğunda altını kapatıp tezgâhın üzerine koyduğum kupaya doldurdum. Fazla kahveyi tekrar ocağın üzerine yerleştirirken dolaptan çıkardığım bir şekeri kahvenin içine katıp köpüklerinin yukarı çıkmasını izlemeye başladım. Her daim çayı veya kahveyi içeceğim zaman şekerini koyup kendi başına eriyene kadar izlerdim. Çocukluğumdan beri yaptığım bir eğlence anlayışıydı benim için. Başkaları için basit de olsa, benim için çok değerli bir aktiviteydi.
Kahvenin kokusu mutfağa yayılırken sıcak dumanı da, şekerin erimesini izlediğim için alttan yüzüme akın ediyordu. Burnuma kahve kokusu dolarken gözlerimi kapatıp soludum. O kadar güzel bir kokuydu ki benim için.
Gözlerimi açıp eriyen şekere baktığımda üzerinde garip bir şekil oluşturmuştu. Kaşlarımı çatıp ne olduğunu anlamaya çalışsam da pek bir şey anlayamamıştım. Şekli düşünmeyi boş verip elime kupayı alarak hala sımsıcak olan kahveyi iki elimle sarıp dudaklarıma götürdüm. Bir yandan da mutfağın kapalı penceresine gidip açtım.Bugün haftasonu olduğu için okul yoktu. O yüzden de bu güzel bahar gününü erken kalkıp iyi değerlendirerek harcamak istemiştim. Zaten köylerde erken kalkmak sorun değildi. Havası o kadar güzeldi ki, istemsizce insanı uykusundan uyandırıp içine çekiyordu.
Dirseklerimin ikisini de camın kenarlarına yaslayıp bir yandan dışarıyı seyrederken bir yandan da kahvemi yudumluyordum. Bu köy her şeyiyle o kadar güzel ve özeldi ki hiçbir anını kaçırmak istemiyordum. Tenimi yalayıp geçen rüzgar bile farklıydı köyde. Sanki şehirde yaşam yokmuş da sadece burada yaşanılabiliyormuş gibi hissetmeme engel olamıyordum. Saat sabah 10 olduğu için dışarıdan çocukların gürültüleri ve insanların birbirleriyle konuşma sesleri geliyordu. Evimin çepeçevre bütün kenarlarını süsleyen büyük meyve ağaçları yüzünden diğer evler pek belli etmese de sesler yine de kulağıma geliyordu.
Birbirleriyle konuşarak kahveye yürüyen yaşlı amcaların sesleri, ilk gün geldiğimde çocukların iki sopayla oynadıkları oyunun sesi ve hayvanların dallardan uçuşurken çıkardıkları sesler eşliğinde kahvemi yudumladım." Günaydın. "
Benim aklım tamamen köyün güzelliğinde ve kuşların ağaçlardan uçuşurken çıkardıkları seste iken, mutfak penceresinin yanından duyduğum sesle anında yerinde irkilirken ağzımdan korku dolu bir nida yükselmişti. Korkudan geriye sıçramamla beraber elimdeki kahve kupası hem üzerime hem de yere saçılıp bardak avuçlarımdan kayıp yere düşerken korkuyla elimi kalbime götürüp bastırdım. Elim hızlı hızlı atan kalbimin üzerine baskı uygularken, kapattığım gözlerimle derin derin nefes alarak kendime gelmeye çalıştım.
Bir kıpırtı duyduğumda kapattığım gözlerimi açmamla pencereye kollarını yaslamış bana sırıtarak bakan Azat'la göz göze gelmeyen bir olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTARIN OĞLU-Gay
Ficción General[TAMAMLANDI] Köye gelen Çınar öğretmen ve en saf duygularla ona aşık olan muhtarın oğlu Azat'ın hikayesi... Aşkın, masumiyetin, heyecanın en saf haliydi onlarınki. • Hikaye eskiye dayanmaktadır!