Neden yorumlar her bölümde daha da düşüyor gençler? Başkalarının kurgularında okunma arttıkça oy ve yorumlar artıyor, benimkinde ise tam tersi... Kitap yazanlar iyi bilir, insanı motive eden tek şey kitaba ilginin olması ve bu da yorumlarla oluyor.
Sınavlarım bittikten sonra günde 2 bölüm atıyordum ve bunu 3'e çıkarmayı düşünüyordum ama şimdi bölüm yazasım bile yok... Sadece kitap bitsin diye yazıyorum zorla. Bunu bir zorlama olarak düşünmeyin ama cidden o kadar okunma ve oya kimse bir şey yazmayınca hevesim falan kalmıyor...Neyse çok konuştum, iyi okumalar.
-----
Kapıda dikilmekten yorulmuştum artık. Kaç saat geçmişti Azat'ın ameliyata alınmasından sonra idrak edemiyordum. Belki de zaman az geçmişti ama bana geçmediği kesindi. Her saniye daha fazla korkuyordum. O kapının ardında geçen her saniye bana zulüm gibi geliyordu. Kimse bir şey demiyordu.
Başımdaki ağrı her saniye katlanarak artıyordu sanki. Bütün kemiklerim sızlarken, kim bilir kaçıncı kez yanıma oturan Barış'a bakmadım. Geldiğimizden beri beni kaldırmaya çalışıyordu ama Azat o haldeyken ben nasıl yaralarımı sarabilirdim.
" Çınar, inat etme artık. Gel bir baksınlar sana da? " dediğinde, gözlerim kapıdayken başımı salladım. Konuşmaya mecalim kalmamıştı. Tek istediğim Azat'ın sağ salim o kapının arkasından çıkmasıydı.
Barış elini koluma sardı. Yanıma oturdu.
" Azat uyanıp da seni böyle görse hoşuna gider mi? " dediğinde, duraksadım. Hoşuna gitmezdi ama onun orada olması da benim hoşuma gitmiyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum." Sevdiği adamı kanlar içinde yanıbaşında görse nasıl hisseder tahmin edebiliyor musun? Canı ne kadar yanar seni böyle görse. " diye fısıldadı, etrafımızdaki insanlar duymasın diye kulağıma konuşmuştu. Gözlerimi zar zor kapıdan çekip ona baktım. " İstemiyorum Barış, ben sadece Azat'ı istiyorum... Onu bana verin... " dudaklarım titrediğinde tutamadığım yaşlar tekrar yanaklarıma hücum etmişti.
Barış'ın yüzü buruştu bana bakarken. Sıkıntılı bir nefes alarak gözlerini yumdu. Gözlerimi ondan ayıramadım sanki tek umudum oymuş gibi, sanki Azat'ı bana verebilecek olan oymuş gibi.
Hayatımda hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim.
Azat'ın anne babası fark etmesin diye içimden geldiği gibi ağlayamıyordum bile. Kendimi tutmaktan çenem kasılmıştı, gözlerimi büyükçe açıyordum sırf ağlamamak için ama dayanamamıştım. Adını duyunca gözlerime engel olamamıştım yine.
Canım yanıyordu...
" Azat'ı istiyorum... " diye fısıldadım yanımdaki adama. Ondan başka beni anlayan, acımı paylaşan kimse yoktu. Elimden bir şey gelememesi beni deli ediyordu.
Barış'ın kolları enseme çıkıp beni kendine çektiğinde karşı koymadım. Başımı göğsüne yaslayıp gözlerimi kapıya diktim. Gözyaşlarım sessizce akarken, hıçkıra hıçkıra ağlamamak için kendimi kastım.
" Azat çıktığında seni böyle görürse bana kızar. Lütfen ağlama Çınar... Çınar! " sessizce fısıldarken, sonda bağırır gibi adımı söylediğinde irkildim. Barış hızla beni göğsünden çekip eline baktı. Gözleri bana kaydığında elini başımın arkasına attı. Sessizce ona bakarken başımdan çektiği eline şokla bakıyordu.
Elinde kan vardı.
" Çınar bu ne! Siktir bende sadece dayak yedin sanıyordum. Kalk ayağa! " deyip doğrularak kolumdan tutup çekiştirdiğinde, Hatice teyzenin ve muhtar emminin bakışları bize dönmüştü.
Barış'ın aceleci tavrına kaşlarımı çatarak baktım. Beni kapıdan uzaklaştırmaya başladığında kolumu çekmeye çalıştım ama bırakmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTARIN OĞLU-Gay
Ficção Geral[TAMAMLANDI] Köye gelen Çınar öğretmen ve en saf duygularla ona aşık olan muhtarın oğlu Azat'ın hikayesi... Aşkın, masumiyetin, heyecanın en saf haliydi onlarınki. • Hikaye eskiye dayanmaktadır!