Eve gittiğimizde yemek hazırlayıp birlikte yedik. İkimizin de ağzını bıçak açmıyordu. Hadi ben bugün kötü bir şey öğrendim diye suskundum, peki ya Azat? Ona ne olmuştu? Sorsam cevap verir miydi?
İşimi şansa bırakmamak adına sormaya karar verdim. Böyle üzgün durması hoşuma gitmiyordu. Ben onun sürekli konuşmasına, gülen yüzüne alışkındım. Böyle davranmasının altında bir şey vardı kesin. En son sabah çocuklarla birlikte Kocaağaç'a giderken, Turgut, babası onu çağırdığı için yanına gitmişti. Acaba babası kötü bir şey mi demişti?
Aklıma Elif ile olacak olan nişanı geldiğinde sıkıntılı bir nefes aldım. Neden o şey aklıma gelince kötü hissediyordum kendimi? Boğazıma bir şey batmış ve çıkmıyormuş gibi hissediyordum. Nefes alamıyordum onunla nişanlanacağını öğrendiğimden beri. Kaşlarım çatıldı, yoksa ben Azat'a...
" Çınar! "
Aniden elime çarpan elle irkildim. Gözlerimi Azat'a çevirdiğimde, kaşları çatık bir şekilde bana ve elime baktığını gördüm. Bende elime baktığımda biraz önce elimde olan çay bardağı paramparça olup avucumu kesmişti. Kan ince bir yol gibi akarken, Azat elini avuç içime bastırıp etrafa bakındı hızla. Ellerim onun avucundayken titrek bir nefes çektim içime.
" Aklın neredeydi senin! Elini kesecek kadar ne düşünüyordun öyle? " Bana sinirle bağırdığında tepki vermedim. Neden bana bu kadar ilgili davranıyordu ki? Beni arkadaşı olarak gördüğü için mi? Yoksa düşündüğüm şey mi...
Azat en sonunda etrafta elime bağlayacak bir kumaş bulamadığından, elleri üzerindeki tişörtün eteklerine gidip tek eliyle çıkardı. Ardından kolundan çıkarıp hızla avucuma bastırıp dolamaya başladı. Canım acıyordu ama umurumda değildi. Gözlerimi kısarak Azat'ın her santimini, mimiklerini, hareketlerini, bana olan davranışlarını düşündüm. Neden daha önce aklıma gelmemişti böyle bir şey?
Yoksa Azat bana aşık mıydı? Hoşlandığı ve kimsenin asla bilmediği kişi bir kız değil de ben miydim? Böyle bir şey olabilir miydi?
" Hadi sağlık ocağına gidiyoruz hemen. " Azat elimden tutup çekiştirdiğinde, acıdığı için dişlerimi sıktım. Anında gözleri büyürken elini sıkmayı bırakarak bana döndü gitmek üzere arkasını döndürdüğü bedenini. Acılı yüzüme bakıp dişlerini sıktı.
" Özür dilerim, özür dilerim. Kan daha fazla akmasın diye sıktım, canın çok acıdı mı? "Haftalar önce Derviş beni ittirip elimi kesmeme neden olduğunda da Azat'ın böyle endişelendiği aklıma düştüğünde, duraksadım. Bir insan arkadaşı için bu kadar endişe duyar mıydı? Hayır. Alt tarafı köye birkaç ay önce gelen yabancı biriydim. Ve bu kısacık zamanda bile benim için yaptığı şeyler bir bir aklıma düştü. Ya fazla fedakâr ve iyi niyetli biriydi, ya da bu sabah Hatice'nin dediklerinin sonucu olarak içime düşen kurdun aklıma soktuğu şeydi...
Yutkunarak, elime tişörtünü yavaş yavaş bastıran Azat'a baktım. Benim için hiç düşünmeden en sevdiği tişörtü kana buluyordu. Bütün bunlar iyi niyetli biri için bile fazlaydı.
" Hadi Çınar, durup durma ikide bir. Hadi doktor bir baksın, belki içine cam parçaları kaçmıştır. İltihap kapar sonra, hadi dedim. " Beni mutfakta çekiştirdiğinde kapıya doğru yürüyordu. " Azat... " dedim, ne diyeceğimi bilemiyordum. Gözlerimi kırpıştırarak onun beni sevdiğini aklımdan şimdilik çıkarmaya çalıştım. Gerçi ne kadar kolaydı ki, beni belki de aylardır seven bir adamı normal biri gibi görmeye çalışmak?
Ve bütün bu farkındalığın sebebi küçük bir kızdı.
" Azat? " dedim kapıyı açan adama.
" Çınar konuşma da yürü hadi! " dedi dişlerini sıkarak. Kan kaybetmem onun daha çok canını yakıyor gibiydi. Kaşlarını çatarak gözlerini elimdek ayırmıyordu. Hem canımı yakmamak için sıkı tutmamaya çalışıyor, hemde kan kaybetmemem için elini gevşetmemeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTARIN OĞLU-Gay
Ficción General[TAMAMLANDI] Köye gelen Çınar öğretmen ve en saf duygularla ona aşık olan muhtarın oğlu Azat'ın hikayesi... Aşkın, masumiyetin, heyecanın en saf haliydi onlarınki. • Hikaye eskiye dayanmaktadır!