KIRK YEDİ: SIRADAN BİR GÜN

6.3K 467 41
                                    

Elimdeki hortumu sıradakine bırakıp sepeti aldım. Olgunlaşan domatesleri ve biberleri toplarken Azat içeride başını yıkıyordu. Biraz önce fazla suladığım için su çimenlere kadar taşmış ve yanıma gelen Azat'ın kayıp çamura düşmesine neden olmuştu. Birkaç dakika boyunca ona güldüğümü izledikten sonra somurtarak banyoya girmişti.

Ama elimde olan bir şey değildi ki, paldır küldür çamura düşüp yüzünü çamura batırması komik gelmişti. Allah'tan canı yanmamıştı da güldüğüm için vicdan azabı çekmiyordum. Şimdi de ceza olarak banyodan çıkmayıp bütün bahçeyi benim sulamamı sağlamıştı. Ama ona kızmıyordum, hâketmiştim. Bu yüzden daha dikkatli bir şekilde sulayarak taşmamasına dikkat ediyordum. Yoksa mazallah bir daha yanıma gelip de düşerse, bu sefer beni onun elinden kimse alamazdı.

" Azat! " diye seslendim. " Valla bahçe bitti çık artık. " dedim gülerek içeri seslenirken.

Topladığım sebzeleri bir kenara koyarak suyu kapatmak için arkamı döndüğümde Azat'ı görmemle korkuyla geriye çekilip elimi kalbime koydum. Azat keyifli bir şekilde sırıtarak bana bakarken göz devirdim. Beni korkutmayı seviyordu deli!

" Korkuttun beni. " dedim huysuzca. Ardından onun ıslak saçlarını fark ettiğimde diyeceklerimi unuttum. Tutamları önüne düşmüş, güzel gözlerini kapatıyordu.
" Senin bu saçları kısaltalım, gözlerine giriyor baksana. " dedim yanına giderken.

Azat gözlerini çevirip önüne gelen bir tutamı inceledi. Ardından hâk verircesine başını sallayıp saçlarını geriye taradı.
" Haklısın. Cihan'ın düğününden önce keserim. " dediğinde başımı salladım.

Yanına gittiğimde musluğu kapattım. Azat'a dönecekken belimden tutup beni evin duvarına yasladığında göz devirdim. Ne azgın çıkmıştı bu da!

" Azat ne yapıyorsun, biri görecek. " diye uyardım ama dinlemedi. Hafif çıkan sakallarını yüzüme değdirerek yanağımı öperken huylanarak başımı ondan çektim ama bırakmadı. Gülerek elimi göğsüne koyup ittim üzerimden. Beni sıkıştırdığı yerden kendimi kurtarmaya çalıştığımda kollarını duvarın iki yanına koyup engel oldu.

" Azat dedim, biri görecek. " Onu itmeye çalışan kollarımı tutup duvara yasladı. Ardından boynuma eğildiğinde ıslak saçları yüzüme değdi. " Buradan kimse görmez merak etme, kontrol ettim. " demesine göz devirdim. Ne inatçıydı, her bulduğu köşede kıstırıyordu.

" Kaçmıyorum bir yere, ev neyine yetmiyor? " diye sordum, başını boynuma gömerek öpen adama. İnatla geri çekilmedi. Resmen tespitini yapıp öyle sıkıştırıyordu.

" Seni öpmeyeyim diye evde durmuyorsun Çınar! " dediğinde, sustum. Utandığım için gün içerisinde çok öpmesine izin vermiyordum. Sürekli bir bahane uydurarak beni öpeceği zaman ortadan yok oluyordum. Ama bunun çoğunluğu okulda geçiyordu. Azat da bazen benimle birlikte okula geliyordu. Sırf geçen hafta yaptığı gibi beni sıkıştırmasın diye çocuklarla birlikte çıkıyordum dersten. Azat ise kaşlarını çatarak huysuzca peşimden geliyordu.

" Yok öyle bir şey uydurma. " diye homurdandım. Tabii ki de altta kalmayacaktım.

Azat başını yavaşça kaldırıp tek kaşı havada bana bakmaya başladığında gözlerimi kaçırdım. Yandan onun güldüğünü görebiliyordum. Ellerimi çekiştirdiğimde bıraktı ama bu sefer de belimi tutmuştu. " Azat! " diye uyardım.

" Tamam söz bir kere daha öpüp bırakacağım. " yandan ona bir bakış atıp başımı salladım. " Ama bundan sonra dışarıda öpmek yok. " dediğimde, dudakları büzülürken hiç istemese de başını salladı benim gibi. Hayatımız onun şu anki sevimli hâlinden daha önemli olduğu için taviz veremezdim bu konuda ona.

MUHTARIN OĞLU-GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin