Kimin kazandığını bilmek için saymaya bile gerek yok sanki ha?
O yüzden de dedim hazır bölüm tamamken salayım.Takip etmediği için konuyu bilmeyen okurlar, panodaki son mesajıma bakabilirler.
---------" Hadi toplanın bakalım etrafımda. Kaybolmayıj sakın. " dediğimde, hepsi yanımda hoplaya zıplaya yürümeye başladıklarında güldüm. Bugün haftasonu olduğu için buraya gelememiştik o yüzden de onlar gelip beni kahveden çıkarmışlardı. Saatlerdir oynamıyormuşuz gibi buraya gelmemizi istemişlerdi ve tabii ki onları kıramamıştım. Zaten bana gözlerini kocaman açarak lütfen demelerine nasıl hayır diyebilirdim ki?
Azat'a ayıp olmuştu ama umarım alınmazdı. Onu evden dışarı zar zor çıkarmıştım ama onu kahvede bırakıp çocuklarla oynamaya çıkmıştım. Eve gidince gönlünü alırdım artık.
Ellerimi çekiştiren kızlara baktım. Hep birlikte ağaça vardığımızda anında ellerimi bırakıp etrafta koşturmaya başladılar. Bende kendimi ağacın altına atarken, çocuklara baktım. Kenan ve Halil'i gördüğümde seslendim.
" Kenan? Halil? Dereden uzakta oynayın. Allah korusun başınıza bir iş gelecek şimdi. " dediğimde, anında o tarafa gitmeyi bırakıp benim yanıma yürümüşlerdi. İkisi de önümde durduğunda, diyecek bir şeyleri olduğu için sordum.
" Noldu çocuklar? Bir şey mi isteyeceksiniz? " dedim gülümseyerek." Öğretmenim Turgut yok. Nereye gitti ki, biz daha oyun oynayacaktık. " diye sordu Kenan. Halil de onu onaylamak için başını hızlı hızlı salladığında, onların bu tatlı hallerine güldüm. Çocuklar neden bu kadar sevilesiydi ki?
" Merak etmeyin, babası çağırmıştı birazdan gelir. Hadi şimdi siz diğer arkadaşlarınızla oynayın, Turgut gelince ben ona söylerim. " dediğimde, başlarını sallayarak Kürtçe bir şeyler konuşup yanımdan ayrıldılar. Onların gidişiyle diğerlerine baktım. Hepsi de tehlikeli olmayacak yerlerde oturmuş oynarken, hafif esen rüzgâr eşliğinde başımı ağaca yaslayıp sesleri dinledim.
" Öğretmenim? " Yanımdan ses geldiğinde başımı o yöne çevirdim. Sürekli yanıma gelen küçük kız çocuğu tekrar gelmişti. Onu görünce gülerek yerimde doğrulup bedenimi Hatice'ye çevirdim. Elinden tutup yanıma çektiğimde kıkırdayarak mavi renkli, beyaz çiçekli elbisesiyle yanıma oturdu. Gözleri de mavi olduğu için kıyafeti on kat daha fazla yakışmıştı. Özellikle kız çocuklarının böyle renkli şeyler giymesini çok seviyordum. Tatlı oldukları için de ayrı bir yakışıyordu.
" Nasılsın bakalım küçük hanım? " dediğimde, gülerek eliyle ağzını kapattı. Onun bu tatlı hâline bende güldüm. Ardından elini çekip kırmızı tokasından taşan saçlarını yüzünden çekti.
" İyiyim öğretmenim, sen nasılsın? "
Daha yaşı küçük olduğu için kelimeleri bastırarak ve yavaş yavaş söylüyordu." Teşekkür ederim bende iyiyim. " dedim, ardından fındık burnuna küçük bir fiske attım. Eliyle burnunu tutarken kahkaha attı.
" Nasıl gidiyor bakalım, neler yapıyorsun? " Muhabbeti tatlı olduğu için ona hep soru soruyordum.İşaret parmağını ağzına götürüp düşünürmüş gibi yavaş yavaş vurmaya başladı. Bende gülerek onun anlatmasını bekledim. Birkaç saniye düşündükten sonra kaşlarını havaya kaldırarak bana döndü.
" Hatırladım. " dediğinde, anlatmasını bekledim.
" Ben yarın okuldan döndükten sonra ahıra gittim. " dediğinde, kullandığı yanlış kelimeyle güldüm. Bazen yarın, dün, bugün kavramlarını karıştırıyordu ve bu onu çok sevimli yapıyordu." Ne yaptın bakalım ahırda peki? " diye sordum. Bacaklarını uzatıp çiçekli elbisesini düzelten kıza.
" Ben şimdi gittim. Annem oradaydı. İnekten süt alıyordu. Sonra inek annemi dövdü. " dediğinde, benim kaşlarım havaya kalkarken Hatice kahkahalarla gülüyordu.
" Öğretmenim annemin yüzü inek kakası oldu. " diyip tekrar güldüğünde, duyduğum şeyle bende istemsizce gülmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTARIN OĞLU-Gay
Ficção Geral[TAMAMLANDI] Köye gelen Çınar öğretmen ve en saf duygularla ona aşık olan muhtarın oğlu Azat'ın hikayesi... Aşkın, masumiyetin, heyecanın en saf haliydi onlarınki. • Hikaye eskiye dayanmaktadır!