Karşımdaki manzarayı pür dikkat seyrederken, sağ elimin baş parmağını ağzıma sokmuş deminden beri pertini çıkarmıştım. İçimde garip bir heyecan vardı. Bunun nedeni karşımda, ağacın altında konuşan ikili olduğu apaçık ortadaydı. Ne konuştuklarını bilmiyordum ama deli gibi merak ediyordum.
Elif içeri geçmeden sadece Azat'la konuşmak istediğini söylemişti. Azat da hemen arkamda belirip, isteksiz olduğu bariz belli bir şekilde kızı dışarı yönlendirmişti.
Mutfağın penceresinden onları seyrederken, Azat Elif'ten bir adım uzaklaşmıştı o sırada çünkü Elif ona bir adım yaklaşmıştı. Tanık olduğum şey karşısında elimi ağzımdan çekip, yerimde dikilerek onları izledim. İçime tuhaf bir sinir dolmuştu. İnsan neden sevilmediği birine temas etmek ya da onun çevresinde dolanmak isterdi ki, anlamıyordum.
Elif'i şimdiye kadar ilk defa görmüştüm ve daha ilk görüşten ondan haz edememiştim. Hiç de Barış'ın kardeşi gibi durmuyordu. İtici ve sevilmediği birine karşı duygu besleyecek kadar saftı. Azat'ın ondan hoşlanmadığını hareketlerinden anlamamak için salak olmak gerekiyordu. Azat bariz bir şekilde kendini ondan çekiyor ve uzaktan göründüğüne göre mesafeli davranıyordu. Ama buna rağmen kız anlamamakta ya da anlamamak için diretmekte ısrar ediyordu.
Elif Azat'ın gözlerine bakarken, Azat bakışlarını o hariç her yerde gezdiriyordu. Belki yarım saattir konuşuyorlardı ve ben ilk defa bir şey için delicesine bir meraka bulanmış hissediyordum. Konunun gelecekte olacak olan evlilikleri olduğunu tahmin edebiliyordum.
Azat biraz daha konuşup, laf arasında gözlerini rastgele etrafta gezdirdiğinde benimle göz göze gelmesiyle sözünü kesmişti. Birkaç saniye gözlerime bakıp ardından bakışlarını çekip Elif'e bir şeyler diyerek yanından uzaklaşıp eve gelmeye başladı. Her ne dediyse, kızın deminden beri utangaç bir şekilde gülen yüzü anında asılmıştı.
Azat'ın yanından ayrılmasından sonra gözleri hüzünle eve değdiğinde, Azat'ın arkasından baktı, ta ki kapı sesini duymama kadar. Ardından üzgün gözleri benimle buluştuğunda, içimde ona karşı garip bir his oluştu. Azat'ı sevdiği gözlerinden belliydi. Ama aynı şey Azat için geçerli değildi ve bu da onu üzüyordu. Ona üzülmeden edemedim. Ama bir yandan da suçluydu. Neden kendisini sevmediğini belli eden ve hatta herkese söyleyen birinin peşinden gidip hayatını karartıyordu ki?
Sanki kadın olmak yeterince dert bir durum değilmiş gibi niye ısrarla, onu sevebileceği birini bulma şansı varken, sevmeyen biriyle hayatını karartmaya çalışıyordu?
İşte bunu anlamıyordum.Hüzünlü gözlerini benden çekip başını öne eğerek bahçeden çıktı. Onun arkasından bakarken mutfağa giren Azat'la arkamı döndüm. Azat'ın yüzünde hoşnutsuz bir ifade vardı. Anlaşılan kızı vazgeçmek konusunda ikna edemiyordu.
" Noldu? " diye sordum sandalyeye geçip otururken. Azat birkaç saniye kapının eşiğinde durup ardından derin bir nefes alarak gelip karşıma oturdu. Dirseklerini masaya dayayıp yüzüme baktı.
Sanki söylemek istiyor ama söyleyemiyordu. O yüzden de onun üstündeki yükü alarak ilk ben sordum." Evlilik hakkında konuştunuz değil mi? Vazgeçmiyor mu yoksa? E tabii sana aşık, vazgeçmesi kolay olmayacak. " diye konuştum. Azat yüzümde bakışlarını gezdirdi. Sanki dememden memnunmuş gibi baktı ama sonra, zaten bilinen gerçeği bir de benim ağzımdan duyduğu için üzülmüştü.
Kaşları hüzünle çatılıp başını hafifçe eğdi. Yorulmuş, tükenmiş gibi bir hâli vardı. Kolay değildi sevmediği bir kadınla evlendirilmeye zorlanmak. Hiç sevdiğim varken sevmediğim biriyle evlendirilmek zorunda kalmadığım için ne hissettiğini asla tam olarak bilemezdim. Ama az çok tahmin ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTARIN OĞLU-Gay
Fiksi Umum[TAMAMLANDI] Köye gelen Çınar öğretmen ve en saf duygularla ona aşık olan muhtarın oğlu Azat'ın hikayesi... Aşkın, masumiyetin, heyecanın en saf haliydi onlarınki. • Hikaye eskiye dayanmaktadır!