KIRK DÖRT: YAKTIN BENİ...

7.7K 592 177
                                    

Etrafımızdaki kalabalık yavaş yavaş dağılırken gözlerimi Azat'tan ayıramıyordum. Artık bitmişti, artık özgürdü, artık evleneceği için üzülmeyecekti. Geride kalmıştı mutsuzluk.

Hâlâ biraz öncenin şoku üzerimdeyken gözlerimi kırpıştırdım. Dudaklarımı süsleyen aptal sırıtışı bastırmaya çalıştığım sırada Azat'la göz göze geldik. Azat şaşkın gülümsemesi ve biraz önce olanları yeni yeni idrak eden ifadesiyle bana bakıp gülümsedi. Gözleri her zamankinden daha fazla parlarken, parmağındaki yüzüğü yavaşça çıkarıp annesine verdi. Annesine bir şey dediğinde, Hatice teyze başını sallayıp gülümsemişti.

Azat'ın gözleri benden zar zor ayrılıp yanımda duran Barış'a kaydığında sözsüz bir iletişim kurdular sanki. Barış anlamadığım bir şekilde başını hafifçe salladığında Azat'ın sırıtışı yüzünde genişledi. Ardından üzerine yapışan takım elbisesiyle yavaşça yanıma adımladığında, arkadaşları etraftakileri dağıtıp etrafı topluyordu. Yanından geçtiği Cihan bir şey söylediğinde Azat başını sallayarak kısa bir şey söyledi.

Gözleri üzerimden ayrılmadan yanıma gelirken günlerdir üşüyen ellerimin şimdi sıcaktan yanması normal değildi. İçimde bir kıpırtı vardı ve Azat'ın bana attığı her adımda bedenim alev alıyordu sanki. Dudaklarım kururken bir damla düştüğünde kaşlarım çatıldı. Başımı yukarı kaldırmamla gök büyük bir sesle gürlediğinde irkildim.

Dibime giren Azat'a sığındığımda kollarını omuzlarıma sarıp yüzüme baktı. Bakışları hülyalı bir hâl alırken nefesimi tuttum. Yağmur bir anda bastırdığında herkes evlere koştu. Biraz önce nişan için hazırladıkları üstlerinin bozulmaması için acele ederken gözlerimi Azat'ın kahvelerinden ayırmadım.

Ellerimin üzerinde bir sıcaklık hissettikten sonra Azat'ın parmaklarını elimin içinde hissettim. İçim bir hoş olurken etrafıma bakındım ama Azat'ın ailesi Sabih ağayla küslük oluşmasın diye evlerine gitmişti.

Etrafımızda kimse kalmamışken Barış'ın nereye kaybolduğunu bile anlamamıştım. Ama umursamadım kimseyi. Kaybetmeye yakın tekrar kazandığım adamdı tek derdim. Sadece o vardı artık benim için.

Azat gözlerimin içine bakarak elimden çekiştirdiğinde uyum sağladım. Evlerin kullanılmayan aralarından hızlıca geçerken sırılsıklam olmuştuk. Beni nereye çekiştirdiğini anlamazken en sonunda evime vardığımızda kapıyı açıp bahçeye girdik. Beni çekiştirerek evin kenarına getirdiğinde durdu. Birkaç saniye sonra arkasını döndüğünde göz göze geldik. Azat saçlarını ıslatıp alnına yapıştıran yağmur sanki hiç yokmuş gibi bana bakarken, dudaklarımı dişledim istemsizce.

" Yapma... " Diye mırıldandı yalvarırcasına. Sanki kendini zor tutuyordu. Dediğini anlamasam da dudaklarımı dişlemeyi bırakarak yüzüne baktım.

Ellerimiz hâlâ iç içe dururken Azat elini kendine çekerek beni kendine yaklaştırdı. Dip dibe girdiğimizde şaşkınca başımı kaldırıp yüzüne baktım. Gözleri yüzüne vuran yağmurdan kısık dururken, damlalar dudaklarından dudaklarıma dökülüyordu. Alttan ona baktığım için tenim tenine geçmişti.

" Aptal adam... Saf adam... " diye fısıldadı gözleri yeşillerimi turlarken. Bana neden saydırdığını anladığımda sesimi çıkarmadım. Ne dese hâk etmiştim. Onu anlamamak için resmen büyük bir çaba sarf etmiştim. Ama artık her şey geride kalmıştı.

" Dudaklarına yapışmadan anlamayacak olan sevdiğim... " dediğinde soluğum kesilmişti. Neden bu kadar romantikti ki? Hiç alışık değildim güzel sözlere. Canımı alıyordu sanki her bir sözü.

" Yaktın beni... " diye soludu can çekişircesine. " Yaktın beni Çınar. "

Ellerimi göğsüne koyarken nefesleri sıklaştı. Gözleri ellerime kayarken yutkundum. Üzerimize yağan yağmura rağmen cayır cayır yanıyordum sanki. Azat beni mahvediyordu.

MUHTARIN OĞLU-GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin