Arada bir yaptığımız gibi yine hep birlikte kahveye gidiyorduk. Gerçi ben pek sevmiyordum ama arada canım sıkıldığı için iyi geldiğini inkâr edemezdim. Azat da bunu anlıyormuş gibi ben demeden sürekli beni dışarı çıkarıyordu. Birlikte bazen bahçede, bazen çocukları götürdüğüm ağaçların yanına, bazen de kahveye getiriyordu. Normalde kahveye pek getirmezdi, onun yerine daha çok sadece bizim olabileceğimiz yerlere giderdik. Ve açıkçası bu benim için daha güzeldi. Çünkü onunla yalnız olup kafa dağıtarak konuşmayı seviyordum, hemde çok.
Bugün arkadaşları onu ısrarla çağırdığı için beni de yanına katmıştı. Onun arkadaşları bizim önümüzde konuşarak ve bazen de gülüşerek ilerlerken, ben ve Azat da arkadan sessiz sedasız gidiyorduk. Arada bir Azat bana yan gözle bakıyordu. Ne için baktığını bilmesem de sormamıştım. Herhalde öylesine bakıyordu.
" Sıkılırsan söyle, hemen kalkarız. " Önüme bakarak yürürken, yandan Azat'ın kısık sesini duyduğumda başımı ona çevirdim. Koyu kahveleri yüzümde gezinirken benden bir cevap bekliyordu. Arkadaşlarının duymaması için dibime girmişti. Başımı biraz kaldırıp ona bakarak cevap verdim.
" Yok, sen ne zaman kalkarsan o zaman gideriz. " dedim gülümseyerek. Benim için keyfinden olmasını istemiyordum. Zaten benim için yaptıklarının haddi hesabı yoktu. Daha fazla ona yük olmak istemiyordum ama Azat'ın bundan gocunurmuş gibi bir hâli hiç yoktu nedense. Benden başkalarına ne kadar sert olduğunu görmüştüm. Herhalde buraya yabancı olduğum için bana daha sakin yaklaşıyordu.
Benim dediklerime karşı Azat kaşlarını çatarak bana biraz daha yaklaştı. Yüzüme baktı birkaç saniye.
" Olmaz öyle şey. Sen dediğimi yap, sıkılınca bana söyle yeter. " dedi. Kalabalık ortamlardan pek hoşlanmadığımı biliyordu ve bu yüzden de beni böyle ortamlarda çok fazla bekletmeden bir bahaneyle hep kaldırmayı başarıyordu. Aklıma gelince gülümsemeden edemedim.Ona döndüğümde, gülen yüzüme baktığını görünce istemsizce nefesim hızlanmıştı. Yavaş yürüdüğümüz için bakışlarını asla benden çekmiyordu. Gözleri sürekli yüzümdeki mimiklerde ve güldüğümde ise dudaklarımdaydı. Bu durum beni rahatsız etmesi gerekirken aksine heyecanlandırıyordu. Neden heyecan yaptığımı bile bilmiyordum.
" Tamam. " dedim, boğazımı temizleyerek dudaklarımda gezinen bakışlarını yüzüme çevirmek için. Fark ettiğimi anlamış olacak ki hızla bakışlarını havaya kaldırarak boğazını temizledi.
Ardından aklına ne geldiyse yüzünde bir tebessüm oluştu. Bakışlarını aşağı çevirip sorgular bir şekilde merakla bakan yüzüme baktı. Neye gülmüştü merak etmiştim açıkçası.
Fazla beklememe kalmadan Azat konuştu.
" Sıkılmaya başlamadan çok öncesinden beni uyar tamam mı? " dediğinde kaşlarım çatıldı.Adımlarım kendiliğinden dururken, benimle birlikte duran adama baktım.
" Neden ki? " diye sorduğumda, giden arkadaşlarının arkasından bir bakış atıp bize bakmadıklarını görünce bana yaklaşmaya başladı. İstemsizce geriye çekilmeye çalıştığımda izin vermeyip kolumdan hafifçe tutarak kendine çekti. Dibimdeki bedenini eğip kulağımın hizasında durdurdu dudaklarını. Sıcak nefesi kulaklarımla beraber bütün vücudumu uyuşturmuştu sanki. Garip bir duygu hissediyordum.Kolumdaki baskısı artarken, sessizce konuştuğunda, omzunun üzerinden arkasına bakıyordum bende. Dikkatimi başka bir şeye vermek istiyordum çünkü sıcak nefesleri karnımı ağrıtıyordu. Tenimi yalayıp karnımda konaklayan bir sızı vardı bedenimde.
" Çünkü... " diyip lafını uzattığında, ne diyeceğini bekliyordum. Ardından kısık kahkahası kulaklarımda yankı yaptı. O kadar kısıktı ki dibimde olmasa duymazdım bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTARIN OĞLU-Gay
Ficção Geral[TAMAMLANDI] Köye gelen Çınar öğretmen ve en saf duygularla ona aşık olan muhtarın oğlu Azat'ın hikayesi... Aşkın, masumiyetin, heyecanın en saf haliydi onlarınki. • Hikaye eskiye dayanmaktadır!