Üzerime gömleğimi geçirip dolap aynasının önünde düğmelerini ilikleyerek kırışmaması için elimle bir kere göğsümden belime kadar bastırarak indirdim. Bugün hava sıcak olduğu için kravatımı bağlamadan üstten bir düğmeyi açık bıraktım. Köprücük kemiğim açıkta kalırken, giyinirken hafif dağılan saçlarımı elimle tekrar düzelttim. Üzerime son kez baktığımda tamamdı. Hazırladığım çantamı da alarak odadan çıkıp kapıyı kapattığımda aynı saniyede dış kapı çalmıştı. Sabahın köründe kim olabilir diye düşünürken omzuma astığım çantamın kenarını tutarak kapıya ilerledim.
Kapıyı açtığımda karşımda bir sürü küçük beden görmemle yüzümde bir tebessüm oluştu. Sabahın erken saatinde onları kapımda görmek beni şaşırtmıştı. Ama biliyordum ki şaşırmam yersizdi, çünkü çok çalışkan ve isteklilerdi okumaya. Onların bu halleri benim yüzümü güldürüyordu. En azından çabalıyorlardı." Günaydın öğretmenim! " diye hep bir ağızdan bağırarak söylediklerinde ağzımdan ufak bir kıkırtı çıkmıştı. Bunlardan çok iyi koro ekibi olurdu.
" Günaydın çocuklar. Hayırdır sabah sabah kapıma dayanma nedeninizi öğrenebilir miyim? " diye gülerek sorduğumda, yüzlerinde görmekten her zaman keyif aldığım gülüşleriyle bana baktılar alttan alttan.
" Öğretmenim biz sizi okula götürmeye geldik. " dediklerinde gülmeden edemedim. Sanki yolumu kaybetmişim de beni almaya geliyorlardı. Ama o kadar istekle bakıyorlardı ki onların heveslerini kıramazdım.
" E hadi madem okula. " diyip ayakkabılarımı giyerek omzumdan düşen çantamı tekrar sabitleyip kapıyı arkamdan çekerek kapattım.Hepsi teker teker etrafımda yerini alırken onlara son kez bir bakış atıp bahçeden çıkarak okula doğru yürümeye başladık. Köy yolundan geçerken sabahın erken saatlerinde kalkan kadınlar bize ve kendi çocuklarına bakarak gülümsüyorlardı. Onların evlatlarına bakarak gururla gülümsemesi içimde bir yerlerde sızı oluşturuyordu. Eminim ki anne şefkati çok güzel bir şeydi.
" Öğretmenim?" Kolumu çekerek bana seslenen Kenan'la bakışlarımı aşağı çevirdiğimde çekiştirdiği kolumu bırakmadan konuşurken siyah gözleri inci gibi parlıyordu.
" Hani bize geçen hafta öğrettiğiniz şarkı var ya onu söyleyelim mi? " Dediğinde, bunu duyan diğer çocuklar da Kenan'ı onaylayan sesler çıkarmaya başlamıştı. Onların bu hallerine bıyık altından gülerek başımla onayladığımda hep bir ağızdan aynı anda heyecan sesi yükselirken el çırpmaya başlamışlardı." Hepinizin ezberinde mi? " Diye sorduğumda anında hepsi onaylamıştı. Geçen hafta onlara öğrettiğim İzmir Marşı'nı çok sevdikleri için onlar ezberleyene kadar tekrar etmemi istemişlerdi. Ben de onları kırmayıp her gün tekrar etmiştim. Sanırım benim çok fazla tekrar etmemden dolayı hepsinin aklında kalmıştı.
Köyün içinden çıkıp düz araziye vardığımızda etraftaki ağaçların gölgesinin altından giderken boğazımı temizleyerek marşa giriş için hazırlandım. Geçen hafta da onlara öğretirken hep yaptığım gibi ilk önce girişi ben söyleyecektim ardından onlar da benim lafımı tekrar edecekti.
İki yandan kızlar benim elimi tutarken kuş cıvıltıları eşliğinde marşı söylemeye başladım." İzmir'in dağlarında çiçekler açar..." Sesim çok fazla yüksek çıkmasa da bütün çocukların duyabileceği bir şekilde sesli bir biçimde söylemiştim. Benim marşı söylememle hepsinden sevinç nidaları çıkarken, kendi kısmımı söylediğimde bu sefer sıra onlara geldiği için mutluluğu yüzlerinden ve seslerinden okunurken sözlerimi tekrar etmeye başladılar.
" İzmir'in dağlarında çiçekler açar!" Hepsi tek bir ağızdan büyük bir coşkuyla sözleri sıralarken, kızların ve erkeklerin birbirine karışan ince sesleri ve söylerken ki sevinçleri yüzünden yüzümde bir tebessümle onları izliyordum. Bir şarkıyla bile o kadar mutlu olabiliyorlardı ki bazen hep çocuk kalmak isterdim. Dertsiz, tasasız, sadece bir şarkı ile bile mutlu olabilen bir çocuk olmak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTARIN OĞLU-Gay
Ficción General[TAMAMLANDI] Köye gelen Çınar öğretmen ve en saf duygularla ona aşık olan muhtarın oğlu Azat'ın hikayesi... Aşkın, masumiyetin, heyecanın en saf haliydi onlarınki. • Hikaye eskiye dayanmaktadır!