Finale birkaç bölüm kaldı...
-------Başımda bir ağrı varken kulaklarım uğulduyordu. Gözlerimi açmaya çalıştım ama olmadı. Sanki biri kafamın içini çıkarıp oynuyordu. Bedenimde bir ağırlık ve acı vardı. Yere temas ettiğimi sanmıyordum ama ufak ufak sesler geliyordu. Ne olduğunu anlamak için gözlerimi açmaya zorladım.
Görüş açıma ilk bulanık bir şeyler girdi, ne olduğunu kavrayamadım birkaç saniye boyunca. Ardından birinin omzunda olduğumu fark ettim. Beni taşıyan adamın ayakları yerdeki çalıları acımadan ezerken, sesler yavaş yavaş kulağıma dolmaya başladı. Görüşüm netleştiğinde başımı kaldırıp etrafa baktım.
Dağın başındaydık...
İçim anında panikle dolarken çırpınmaya başladım. Ancak o fark ettim ellerimin ve ağzımın bağlı olduğunu.
Uyandığımı fark etmesine rağmen yürümeye devam eden teröristle korku dolu gözlerle etrafa baktım ama hiçbir şey yoktu. Sadece dağ, tepe, orman vardı. Bu adam beni nereye götürüyordu?
İçimdeki dehşet her saniye katlanırken adamın sırtına vurmak istedim ama ellerim arkada bağlıydı. Bağırdım ama sesim ağzımdaki kumaş yüzünden net çıkmıyordu. Nerede olduğumu bilmediğim için korkuyu iliklerime kadar hissederken, gözlerim doldu. Ağlamamak için dişlerimi sıktım. Şimdi olmazdı, güçlü görünmeliydim.
Aklıma Azat geldiğinde bir damla yaş gözlerimden firar etti. Ondan gitmek istemiyordum. Eğer ölürsem çok üzülürdü. Hem daha birbirimize yeni kavuşmuştuk...
Azat'ı bırakıp gitmek istemiyordum...
Terörist adamın göğsüne bacaklarımı vurdum. Ellerim arkada bağlı olduğu için bir şey yapamıyordum. Ona vurmaya çalıştığım bacağımı sertçe yakalayıp sıktığında, tutuşundan dolayı kımıldatamadım. Uzun boylu olduğu için belki nerede olduğumu görebilirim diye tekrar etrafıma bakındım ama yok, hiçbir şey yoktu. Beni kaçırmadan önce öğle saatleriydi ama şimdi güneşin batmasına bir saatlik zaman falan kalmıştı.
Azat beni merak etmiştir şimdi. Ona gitmek istiyordum. Sadece onunla huzurlu bir ömür istiyordum. Dağ başında, kim olduğu belli olmayan bir teröristin elinde ölmek istemiyordum.
Azat'ı istiyordum...
Gözlerimden yaşlar dökülürken ağzımdaki bezi çıkarmak için başımı omzuma yaklaştırdım. Bezin kenarını omzuma sürtmeye başladım. Beni kurtaracak kimse yoktu. Burada tek başımaydım. Bu adamın elinde ölmeyecektim. Bunun için elimden geleni yapacaktım.
Ağzımı çözmekle uğraşırken bir düzlüğe ulaştığımızda sonunda çözmemle derin bir nefes aldım. Başımı kaldırdığım sırada uzakta, ormanın içinde sırtında odunlarla gördüğüm Derviş'le gözlerim büyüdü. İçime bir sevinç, bir umut dolarken avazım çıktığı kadar bağırdım bizi fark etmediği için arkasını dönüp giden bedene.
" Derviş! "
Boğazım acısa da durmadan adını haykırdım. Terörist anında dururken son anda Derviş'in bize döndüğünü görmüştüm. Bedenimi sertçe yere atarak az önce bağırdığım yere döndü adam. Elini belindeki silaha atıp büyük bir adım attı öne doğru. Biraz önce beni yere fırlattığı ve ellerim arkada bağlı olduğu için canım acıdığında dişlerimi sıktım.
" Derviş yardım et! Jandarmaya haber ver! Bu adam terörist! " beni duymasını ümit ederek bağırdığımda adam elindeki silahı Derviş'in olduğu yere birkaç el sıkarak öfkeyle bana döndü. Üzerime yürüdüğünde geriye çekilmeye çalıştım.
" Sus lan! " diye bağırdı avazı çıktığı kadar. " Susmayacağım hain herif! "
Yüzüne tükürdüğümde üzerime yürüyen bedeni duraksarken elini yüzündeki tükürüğe atıp sildi. Gözleri öfkeden kararırken elinin tersiyle yüzüme sert bir tokat attığında toprağa düştüm. Ayağa kalkıp bacaklarıma sert bir tekme attığında yüzüm buruştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTARIN OĞLU-Gay
Ficción General[TAMAMLANDI] Köye gelen Çınar öğretmen ve en saf duygularla ona aşık olan muhtarın oğlu Azat'ın hikayesi... Aşkın, masumiyetin, heyecanın en saf haliydi onlarınki. • Hikaye eskiye dayanmaktadır!