" Azat! "
Deminden beri olduğu gibi yine ve yine Azat'a seslenirken, beni duymayan adamla sinirle kafamı eve çevirdim. Neredeydi bu adam!
Burada korkudan ölmek üzereydim ve beyefendi beni duymuyordu bile!" Azat!!!! "
Bu sefer bütün gücümle bağırdığımda, benim sesimle daha da huysuzlanan horoz iyice sesini yükselterek bana doğru atıldığında, çığlık atarak geriye çekildim. Dengem şaştığında yerime korkuyla sinip dalı sıkıca tutmaya devam ettim.
Sabah Azat bana kümesten yumurta al dediğinde, başıma bunların geleceğini bilsem hayatta gitmezdim. Sırf birkaç yumurta için horoza yem olacaktım. Yapılır mıydı bu bana.
Horoz yerde kanatlarını kabarta kabarta duvarın altında sağa sola doğru dönüp dururken, düşmemek için tuttuğum ağacın dalına daha sıkı asıldım. Elimde yumurta olduğu için kımıldasam düşme riskim artıyordu. Bu yüzden hareket de edemiyordum. Zaten merdivenle zar zor çıkabildiğim duvarın tepesine nasıl elimde yumurtayla tek seferde çıkabilmiştim hâlâ anlamıyordum. Korku insana her şeyi yaptırıyordu.
" Azat dedim! Duymuyor musun beni ya! " Hâlâ söylenmeye devam ederken, içeriden çıkan Azat'ı görmemle içime bir sevinç dolmuştu. Onun beni kurtaracağını bildiğim için korkum biraz da olsa geçmişti.
Üstüne baktığımda gördüğüm ilk şey, üstü çıplak bedendi. Anında bana doğru çıplak ayakla yürüyen bedene söylenmeyi bırakıp boş boş baktım. Saçları ıslaktı ve altında sadece kot pantolonu vardı. Güneş yeni yeni çıktığı için esmer teni parlıyordu. Deminden beridir ona seslenmemi duymamasının nedeni sanırım banyoydu.
Çıplak ayaklarını çimlere bastırarak yanıma gelen Azat'ın gözleri aşağıda dönüp duran horoza kaydığında, yüzünde bir sırıtma oluştu. Anında kaşlarım çatılırken ona dik dik baktım.
" Efendim Çınar, noldu? " diyip, dalga geçtiği belli bir şekilde duvarın altında durup elini beline koyduğunda, sinirlendiğimi hissettim.
" Elinin körü oldu! Hani horoz bana saldırmazdı?! " diye çemkirdim deminden beridir hissettiğim korkuyla.
Azat gülerek elini ağzına kapatıp gülüşünü engellemeye çalıştı. Ardından bana dönüp konuştu.
" Valla bana hiç saldırmadı şimdiye kadar. İlk vukuatı sensin. "
Hâlâ dalga geçiyordu.
" Azat! Çek şu hayvanı önümden. "
" Emrin olur. " diyip, hâlâ kabarık bir şekilde duran horoza atıldığı gibi seri bir hamlede tutup bana gösterdi. Anında kendimi geriye ittiğimde, tamam tamam diyerek arka bahçeye götürmeye başladı.
Horozun uzaklaşmasıyla biraz da olsa rahat ederken, bu sefer de elimde yumurtayla ağaçta kalmam gözüme çarpmıştı. Göz devirdim hâlime. Ne bahtsız bir insandım.
Azat arkadan çıkıp bana doğru geldiğinde onu bekledim. Önümde durup bana baktı önce, ardından da kendini tutamadığı belli bir şekilde kahkaha attığında somurttum.
" Gülme! " diye mırıldandım ama hâlâ gülüyordu. Yüzüm düşerken başımı ondan çektim. Anında gülüşü durulup bana yaklaşmıştı." Tamam söz gülmüyorum. Yardım etmemi ister misin? " diye sorup ellerini duvarın iki yanına koydu. Zaten başka çarem olmadığı için başımı salladım. Anında iki elini de belimd koyup beni kendine çektiğinde irkilerek kendimi durdurdum.
Benim durmamla Azat da durup bana baktı." Bak şimdi, sen her iki elini de omzuma koy ki düşmeyesin. " dediğinde, dolu ellerimi kaldırıp ona gösterdim.
" Ama yumurtalar var. " dediğimde, gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTARIN OĞLU-Gay
Ficção Geral[TAMAMLANDI] Köye gelen Çınar öğretmen ve en saf duygularla ona aşık olan muhtarın oğlu Azat'ın hikayesi... Aşkın, masumiyetin, heyecanın en saf haliydi onlarınki. • Hikaye eskiye dayanmaktadır!