ON DOKUZ: KİRAZ AĞACI

9.9K 644 99
                                    

Sabah erkenden daha güneş doğmadan kalkmıştım. Sanırım hobi olmuştu köyde erken kalkmak. Ama o kadar güzel bir hobiydi ki... Üzerimdeki siyah hafif bol gelen eşofmanın belimden düşecekmiş gibi durmasına göz devirerek iplerine elimi atıp sıkı sıkı bağladım. Sürekli sıkı bağlamama rağmen yine de gevşiyordu. Ve ben gece uyuyana kadar on kere düzeltiyordum maalesef.

Üstümdeki ince kazağı da düzeltip dışarı çıkmak için kapıya yöneldim. Kapıyı açıp diğer elimle ayakkabılarımı önüme koyarak dışarı çıktığımda, yüzüme sabahın meltemi çarptı. İlk başta hafifçe ürpersem de ardından çok hoş gelmeye başlamıştı. Dışarı çıkıp kapıyı kapatmadan bahçede ilerledim. Güneş çıkmadığı için etraf siyah ve koyu mavi bir renkle aydınlanıyordu. Şafak vakti olduğu için etrafta kuytu köşe olan yerler karanlıktı onun haricinde etraf çok güzel bir şekilde aydınlık duruyordu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim içime. Ilık rüzgâr tenime değip geçerken ardından bedenimde bir karıncalanma bırakıyordu sanki.

Gözlerimi açıp etrafın güzelliğine hayran hayran bakarken, gözüm bir anlığına yanda duran ağaçlara takıldı. İlk başta öylesine bakan gözlerim üzerlerindeki koyuluğu fark ettiğinde adımlarımı yavaş bir şekilde oraya yönlendirdim. Bahçenin duvarının dibinde olan ağaçlara yaklaştığımda bunların meyve olduğunu anlamıştım. Şimdiye kadar meyveleri fark etmemişti. Çünkü daha çıkmamışlardı. En son hatırladığım, ağaçlarda renkli çiçekler vardı ve bahçe aşırı güzel duruyordu. Sanki kraliyet ailesinin bahçesi gibiydi. Şimdi de o çiçekler meyve olarak bahçeyi farklı bir güzellikte süslemeye devam ediyordu.

Yanına yaklaştığım bir ağacın dallarına baktığımda, yüksek ağaç nedeniyle başımı yukarı kaldırmak zorunda kalmıştım. Üzerindeki ikişerli duran meyveleri incelediğimde bunların kiraz olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Gözlerim büyürken ağzımın suyu akarak kirazlara bakıyordum. Ben kiraza bayılırdım ve şu an bahçemde koca bir kiraz ağacı vardı.

Yüzümde büyüyen gülümsemeyle elimi uzattım ama ağaç yüksek olduğu için yetişemedim. Kısa değildim ama uzun şeylerin yanında kısa olmaktan nefret ediyordum. Kendimi bücür gibi hissediyordum böyle zamanlarda.

Elim dallarına yetişemediği için etrafta gözlerim ağacın üzerine çıkmama yardım edebilecek herhangi bir şey arıyordu. İlk başta umutsuz olan bakışlarım, evin arkasında görünen iki kalın odunla kaşlarım havalandı ve hızla oraya ilerledim. Odunu alıp ağaç dallarını kendime çekebilir ve kirazları öyle koparabilirdim.
Yanına yaklaştığım her saniye gözüme daha da büyük gelen odunla hayallerim suya düştü. Tek elle kaldırabileceğimden çok daha kalındı. Omuzlarım hüzünle çökerken, döneceğim sırada evin duvarına dayalı olan şeyle adımlarım duraksadı. Karanlıkta olduğu için göremiyordum o yüzden biraz daha yaklaştığımda, gördüğüm tahta merdivenle biraz önceki üzgün bakışlarım anında sevinçle parlamıştı.

Anında yanında bitip merdiveni alarak ağacın dibine gidip bahçe duvarına dayadım. Yerine iyice yerleştiğinden emin olduktan sonra kirazları koyabileceğim bir kap almak için eve yöneldim. Mutfaktaki plastik ve derin kâseyi alarak tekrar bahçeye gidip ağacın dibinde durup son kez tepesine baktım. Kirazların büyüklüğü gözüme gözüme çarparken bugün bunları yemezsem feci şekilde içimde kalacaktı. O yüzden de bakmayı kesip merdivene elimi atarak bir elimde kâse diğer elim merdiveni sıkıca tutmuş bir şekilde yukarı çıkmaya başladım.

Birkaç saniye sonra duvarın üstüne çıktığımda yavaşça arkamı dönerek kalçamı duvarın üzerine koyup düşmemek için sıkıca yanlarından tuttum. Elimdeki kâseyi duvarın üzerine koyup birkaç santim kendimi duvarın üzerinde iterek kirazların çok olduğu yere ulaştığımda elimi atıp kiraz dolu bir dalını kendime çektim.

MUHTARIN OĞLU-GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin