on sekizinci bölüm:
sorular, sorunlara yer açar[lee jeno'nun bakış açısı]
Tanıdığımız insanlar tanımadığımız insanlara dönüşebiliyordu ve bunun en büyük örneği Jiseul'dü. En yakın arkadaşım değişmeye başlamıştı ve ona yardım edememek belki de en büyük sorunumdu.
Mark amacını belli etmişti, gerisi beni ilgilendirmiyordu ancak olaylara biraz da kendi perspektifimden bakmalıydım. Her şeye Seul'ün gözüyle bakarsam kendi amacımı ve çıkarlarımı unuturdum.
Eğer Mark'ın dediği gibi bir ayaklanma ortaya çıkarsa ve burası yağmalanırsa herkes kendi parasını alabilecekti. Jiseul ve o çocuk güvende olacaktı, Koruyucular'a teslim edilmeyecekti. Orayı biliyordum, buradan bin kat daha beter bir yerdi ve Mark'ın planını çabucak hayata geçirmem için bu bile yeterdi. En büyük sorun buydu şu anlık.
Karşı Koruyucular sözde çok iyi bir örgüttü ama işler arka planda öyle işlemiyordu. En iyisi bile olsanız orada kendinizi yetersiz hissederdiniz ve psikolojik şiddet en başta gelen şeylerden biriydi. Seul bunu kaldıramazdı. Seul, bana göre hiçbir şeyi kaldıramazdı çünkü oraya giderse tutunacak bir duvar bulamazdı, tamamen tek başına kalırdı. Donghyuck ya da Lena yoktu orada.
İkinci olarak çok ağır şartlardaydınız ve normal bir insanın dayanması imkânsızdı. Her şey bu noktada başlıyordu işte. Başarısız olduğunuz an elinizdeki her şey alınıyordu ve cesedinizi bile kimse bulamıyordu. Sizi arayıp merak edecek kişiler de sizinle beraber öldürülüyordu ve onların eline bu sayede yüklü miktarda para geçiyordu sizden kalan. İstemediğiniz pis şeyleri tehditle yaptırıyorlardı, elinize kan bulaşıyordu ve asla çıkmıyordu.
Peki Seul'ü teslim edince Kang ne kazanacaktı?
Paragöz bir adam olduğu herkes tarafından biliniyordu, yalan yok. Ancak onun için paradan çok daha önemli şeyler vardı. Canı, onun için paradan da kıymetliydi ve buradaki herkes ondan üstündü. Kendisinden aşağı gördüğü herkes açıkça ondan daha iyiydi ve onu öldürmek isteseler kimse tereddüt etmezdi. O ise her işini adamlarına yaptırırdı ve adı her zaman temize çıkardı. Bu yüzden Jiseul'ü bıçaklattıran kişinin o olduğu kesin değildi ancak aklıma sadece o geliyordu.
Mark Seul'ü başkasının bıçakladığını söylemişti, bu açıdan bakıldığında birisi onu korumak istemişti ama bu kimdi? Bizimle beraber Kang'ın dediklerini duyan kimdi?
Ellerimi saçlarımdan geçirip derin bir nefes alırken kapı tıklatıldı, içeri Lena girdi. Son üç gündür Donghyuck'la arasının iyi olmadığını biliyordum ve şu ayaklanma konusunda çok sertti. Yanıma oturması için elimi iki kez yatağa vurdum ve kapıyı kapatıp yavaşça yanıma geldi. Saat sabah sekizdi, yeni uyanmış olmalıydı. Ya da hiç uyumamıştı.
''Ne düşünüyorsun?'' dedi bağdaş kurup yatağımda bana dönerken. Omuz silktim ve ellerimi dizlerime koyup doğrularak ona baktım. Saçlarını açık bırakmıştı ve üzerinde kalınca bir hırka vardı. Oda arkadaşı uzun zamandır ortada yoktu, daha doğrusu gitmişti gerçi gittikten sonra ona ne olduğunu herkes biliyordu. Bu yüzden odada tek kalmaktan korkuyordu ve Donghyuck onunla bu konuyu konuşmayı düşünüyordu, ancak son olaylar patlak vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sweater Weather
FanfictionKalbi kırık bir oğlanın bir kalbi kırma öyküsü. ⇁ na jaemin + girl, angst © jieiee ⚡hayrankurgu #605 tamamlandı. all rights reserved