〆19 : decisions made quickly and vows

112 27 66
                                    

on dokuzuncu bölüm:acele verilen kararlar ve yeminler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

on dokuzuncu bölüm:
acele verilen kararlar ve yeminler

Burada olduğum sürece kimse seni incitemez, demişti o çocuk.

Sanırım yine okuldan kaçmıştık ve müdür arkamızdan bağırıyordu. Bize demediği laf kalmamıştı, öyle ki okuldan atacak diye korkmuş ve aileme ne hesap vereceğim diye sokağın ortasında ağlamaya başlamıştım. Elini sırtıma koyup bu sözleri söylemişti. O an o kadar güvende hissetmiştim onunla okuldan kaçmayı bırak, ülkeyi hatta dünyayı terk edebilirdim ve umrumda olmazdı.

Bu tür bir cümleyi en son yakın arkadaşlarımın birinden duymuştum, çok uzun zaman olmuştu ve hatırlamıyordum. Yine de onun söylediği gibi hissettirmemişti. Güvende hissetmemiştim, zaten etrafı denizlerle kaplı bir arazide yolumu kaybetmiş gibiyken ve gidebileceğim hiçbir yer yokken iyice sinmiştim olduğum yere. Kurtarılmayı bekliyordum ve kimse gelmemişti. Geleceklerini zannetmiyordum.

Jaemin'e ne diyebileceğimi düşünüyordum. Ona dediklerim az çok aklımdaydı ama parçaları birleştiremiyordum. Saat öğleden sonra iki olmuştu ve ev çok sessizdi, onun yatağında uyanmıştım ve en son yaralar hakkında bir şey dediğini anımsıyordum. Yataktan çıkıp kapının yanındaki çantamdan koyu yeşil bir kazak ve siyah pantolonumu giydim. Saçımı tepede topladım ve telefonuma baktım. Sanırım salonda unutmuştum. Kapıyı açıp odadan çıkacağım sırada sağdaki kapıdan çıkmış olan ve Jaemin'le çarpıştım. Duş almıştı ve güzel kokuyordu, bense içki kokuyordum ve dişlerimi fırçalamam lazımdı.

''Uyandın mı?'' diye sordu saçlarını geriye atıp. Benim yanımdan geçti ve dolabına doğru ilerledi, istemsizce gözlerimle onu takip ettim ve bedenimi ona döndüm. ''Dışarı çıkacağım, bir şey istiyor musun? Kahvaltı yaptın mı?''

''Yapmadım, eğer çabuk geleceksen simit tarzı şeyler alabilirsin.''

''Yarım saate gelirim.'' dedim kapıyı arkamdan kapatıp onu odada bırakırken. Hiçbir şey sormamıştı, umrunda bile değildim belki de ve bu işime gelirdi. Bir an önce Mark'ı aramam lazımdı ancak telefonumu nereye koyduğumu hatırlamıyordum. L koltuğun önüne geçip yastıkları kaldırdım, sehpanın üzerine baktım ama yoktu. Yerde oturmuştum ve oturduğum yerde de yoktu.

Televizyon ünitesinin etrafına bakarken Jaemin'in odasının kapısı açıldı. Başımı kaldırıp ona bakarken sağ elindeki telefonumu salladı. Islak saçları alnına dökülüyordu ve üzerinde mavi bir kazakla siyah bir pantolon vardı. Yüzündeki ifade garipti ancak dalga geçer biçimde değildi. ''Bunu mu arıyordun?''

Yaramı tutarak doğruldum ve gülümsemeye çalıştım, çok saçma göründüğüm kesindi. ''Evet, teşekkür ederim.'' Yanına gidip elinden telefonumu aldım ve hemen arkasındaki kapıyı açıp lavaboya girdim. Dolaptaki yeni bir diş fırçasıyla dişlerimi fırçaladım ve fazla vakit kaybetmeden banyodan çıktım.

''Telefonla mı giriyorsun lavaboya?''

''Sen girmiyor musun?'' dedim ayağımdaki terlikleri çıkarırken. Jaemin şu noktada cidden garip davranıyordu, ne dediğimi hatırlamıyordum ama hiçbir şey sormaması da garipti. Kocaman bir şişeyi tek başıma bitirmiştim ve sanırım hâlâ normale dönmediğimi düşünüyordu. Kaşlarını çattı ve başını iki yana salladı. ''Hayır? Tuvalete neden telefonla gireyim?''

Sweater WeatherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin