〆40: farewell. [final]

137 21 78
                                    

kırkıncı bölüm, final

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

kırkıncı bölüm, final.
farewell, veda.

son: çiçekli yara bandının kapatamadığı yaralar

Na Jaemin ilk defa kabusum oldu.

27 Kasım, Na Jaemin ilk defa kabusum oldu ve ben uykumdan sıçrayarak uyandım. Ensemden akan ter yaralarımı sızlattı, parmak uçlarımdaki yaralar yaşayıp yaşadığımı kontrol etmek için burnuma, kalbime ve bedenime dokundu. Laura Jiseul Park maalesef ki yaşıyordu.

Elim yatağın boşluğuna kaydı, elime değen şey Jaemin'in üzerindeki yorgandı. Hava buz gibiydi ve üşüyor olmalıydı. Derin bir nefes aldım ve yüzümü tuttum, başım ağrıyordu. Elim, Jaemin'in boynuna doğru çıktı ve göğsünün inip kalktığını hissettiğimde nefesimi geri verdim. Titriyordum. 

Na Jaemin ilk defa kabusum oldu, artık rüyalarıma kimse uğramıyordu ve yalnızdım. Aşağı kayarak yataktan indim ve geniş pencerenin önüne geldim. Kabusumu hatırlamak istemiyordum, aradan on altı gün geçmişti ve ben her gece aynı şeyle uyanıyordum.

Dişlerimi sıktığımı fark etmedim bile. Avuç içlerimi gözlerime bastırdım ancak canım daha çok yandı, ellerimdeki sargılar hâlâ duruyordu. Üç hafta önce bu camın önünde Donghyuck'la beraberken şimdi tek başımdaydım. Donghyuck yoktu.

Nereye gittiğini söylememişti ancak yazdığı iki sayfalık mektup, nereye giderse gitsin içindekilerle baş başa kalacağını söylüyordu. Donghyuck'u bu hale getiren bendim, artık ondan haberim bile yoktu ve canavarlar içimdeydi. Ne yaptığını bilmiyordum, nereye gittiğini ve en önemlisi, benden nefret edip etmediğini bilmiyordum. Mektubunun sadece yarım sayfasını okuyabilmiştim, Jaemin gelip mektubu benden almış ve daha doğru bir zamanda okumamı söylemişti.

Lena'nın mezarı düşündüğümün aksine Birlikte falan değildi. Orası artık yoktu, Kang ölmüş; Seojun ise hapse atılmıştı. Jaemin birkaç gün önce babasını görmeye gitmişti ama bu merak ettiğinden falan değil, son kez onu görmek içindi. Bedenimin orta yerindeki ateş, unuttuğum isimleri hatırlamaya başladığımda daha çok harlandı.

Mark yoktu. Lena'nın cenazesinde bile yoktu, onu öldürememiştim ama o benden önce kendisini öldürürdü. Mark'ın yaşayacak bir hedefi yoksa yaşamazdı. Lena'nın cenazesinde Donghyuck'u göz ucuyla görebilmiştim zaten, mezarının başında diz çökmüş ve bir daha oradan kalkmamıştı. Jaemin yanına gidip bir şeyler demişti ancak Donghyuck ne başını kaldırıp ona, ne de bana bakmıştı. Bana baksa, küfür etse ya da beni öldürse canım daha az yanardı.

Jeno da cenazedeydi. Benimle çok konuşmamıştı, birlikteki insanlar vardı daha çok. Ona bakmak istemiştim o an, her ne olursa olsun ona destek olmak istemiştim ama Jeno bana bakmadı. Jaemin'le bile konuşmadı, cenazeden hemen sonra ayrıldı ve onu bir daha görmedik. 

Sweater WeatherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin