〆4 : an honest enemy

233 43 152
                                    

dördüncü bölüm:dürüst bir düşman

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

dördüncü bölüm:
dürüst bir düşman

''İyi gözükmüyorsun.''

''Ama iyiyim.'' Lena'ya düz bir sesle karşılık verdiğimde üstelemedi. Daha doğrusu üstelemek istemedi çünkü bu halimin ardında bir şeyler olduğunu biliyordu. Onunla yakın olsak da ona bir şey anlatacak değildim çünkü yükümü paylaşmak istemiyordum. Jeno ve Donghyuck'dan da haberim yoktu ve tamamen boşluğa düşmüştüm.

Lena sadece omuz silkti ve önündeki tabağa odaklandı. Bugün en sevmediğim yemekler vardı ve kusmak istiyordum, zaten moralim bozukken adam akıllı yemek yiyemezdim ve şimdi de aç kalmıştım. Çubuğumdaki mantarı aldığım gibi koyarken ayağa kalktım. ''Ben yiyemiyorum, sana afiyet olsun.'' 

Lena sadece başını salladı bana, masanın üzerindeki su şişesini alıp oturduğum yerden kalkarken yemekhanenin içinde tanıdık yüzleri görmeye çalıştım ancak başarısız oldum. İkisi de gelmemişti ve benim yapacak bir işim yoktu. Yemekhaneden çıkıp merdivenleri çıkarken koridorlar bomboştu. Çoğu kişi eğitimde olmalıydı. Üç gündür yüzlerini görmediğim arkadaşlarım ise görünmez olup kaybolmuşlardı sanki. Artık eğitim almadığım için katılmıyordum ancak şu an başka bir işim yoktu yapacak. Bir kat daha çıkıp odamın önüne geldiğimde içeride Jeno'nun olmaması canımı sıkmıştı.

Üzerimi değiştirip siyah eşofmanımı giyerken üzerine aynı renkte crop giydim ve saçlarımı tepeden toplayıp saate baktım. Birkaç saat kafa dağıtıp geri gelmeliydim, zaten beni merak edecek kimse yoktu. Odadan çıkıp tekrar birkaç kat aşağı inmeye başladığımda neden asansör olmadığını sorgulamaya başlamıştım ancak her şey gibi bunu düşünmem de gereksizdi.

Üç gündür onlarla karşılaşmadığım gibi kendimle de karşılaşamıyor ya da yüzleşemiyordum. Kendimden korkuyordum ve bu korku beni zaten fazlaca geriyor, huzursuzluk veriyordu. Kendime bile uzaktım artık ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. 

Yer altı denilebilecek bir depoya geldiğimde içeriden birkaç ses duymuştum, başkaları da burada olmalıydı. Önümü göremesem de kollarımı uzatıp kapıyı elledim ve iterek içeri girdim. Loş ışığın altında olan beden tanıdık ancak sinir bozucuydu. ''Jiseul Park? Seni göremedim uzun zamandır.''

Mark Lee'nin sinir bozucu sesi midemi bulandırsa da tepki vermedim ve kapıyı arkamdan kapatıp kenardaki eldivenleri elime aldım. O da kum torbasını yumrukluyordu ve terlemişti, saçları alnına dökülür bir vaziyetteydi. Üzerinde siyah bir şort ve siyah kolsuz bir atlet vardı, uzun zamandır burada olmalıydı. Benim aksime kendini geliştirmek için çalışıyordu çünkü Kang'ın favorisi her zaman onu alt etmişti. Yani ben.

''Duydum ki dayak istiyormuşsun, yardıma geldim.'' Sırıtarak konuştuğumda burnundan bir hah sesi çıkardı ve elindeki büyük eldivenleri çıkarıp yere attı. ''Uzun zamandır seni bekliyordum.''

''Sabrın sonu selametmiş.'' Ona ve arkadaşlarıma olan öfkemi Mark Lee'den çıkarabilirdim ancak onun izni olmadan bunu yapamazdım. Aramızdaki rekabet hatrı sayılır bir şekilde belli oluyordu dışarıdan bakıldığında da, sadece kendisi hemen gaza geliyordu ve bu da benim işimi kolaylaştırıyordu.

Sweater WeatherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin