〆8 : those who turn pain into power

134 29 67
                                    

sekizinci bölüm:acıyı güce çevirenler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

sekizinci bölüm:
acıyı güce çevirenler

Beni kimsenin anlamadığını biliyordum. Anlamadıkları halde başlarını sallayıp geçmeleri ya da ben yara alırken hepsinin görmezden gelmesi belki de şu an olduğum kişiyi yaratmıştı. Acıyı güce çevirmek asıl güçtü ve ben bunu başarmıştım.

Güç kavramını gerçekten sevmezdim, bana çok uzaktı ama eğer bir şeyler başarmak istiyorsam güçlü olmak zorundaydım. İnsanların önüne eğilip sırtıma bir darbe daha vurmalarını izlemeli ve o izlerin intikamını almalıydım. Hiç darbe almazsam değil, intikam alırsam güçlüydüm.

Jeno'nun elimi tutuşu fiziksel güçten çok uzaktı ama vermek istediği güç mesajını biliyordum. Güçlü olmamı söylüyordu elleri, sıcak ve sıkıydı. Sağ orta parmağında olan minik bir örümcek dövmesi vardı, hiçbir zaman anlamını sormamıştım ancak şimdi, yakından bakıldığında çok daha güzel gözüküyordu. Elbet bir anlamı olmalıydı, olmak zorundaydı çünkü Jeno anlamsız şeyleri sevmezdi. Gözlerimi araladığım ilk anda sağ tarafımda onu görmüştüm ve solumdaki izleri görmediği için memnundum. Serumu çoktan çıkarmışlardı.

''Saat kaç?'' diye sordum doğrularak. Jeno başını yasladığı yerden, yatağın üzerinden, kaldırdı ve hızlıca bana döndü. ''On bir.'' dedi yutkunarak. Saçları dağılmıştı, uyumadığı belliydi. En son uyuduğu uykunun ya da en huzurlu uykusunun, onu uyuttuğum gece olduğunu düşündüm. Uzun zamandır uyumamış gibiydi. Gözleri baygın bakıyordu ama endişeliydi ya da sadece kendini suçluyordu.

''Bunu hangi it yaptı?'' dedi yatağa yaklaşarak. ''Açık bir alanda yaptığına göre yetkisi geniş biri olmalı.''

Jeno'nun kafasının fena derecede çalıştığını ve istediğinde her şeyi yapabildiğini herkes biliyordu. Biraz daha zorlasa aklına Mark'ı getirirdi ama onun aklı Başkan'ın adamlarındaydı. Gözlerimi duvara diktim ve omuz silktim. ''Bilmiyorum, hazırlıksız yakalandım.''

''Bunun olacağını birkaç saat önceden biliyordun ve sen dövüşmeye mi indin?'' dedi hayretle. Bana, tavrıma ve kendisine sinirliydi. Umursamaz ya da gamsız davrandığım için ne dese haklıydı. Başımı sallamakla yetindim ve Jeno elini elimden çekti. ''Sana ne desem boş ama bunu buradan çıktığında konuşacağız.''

Cevap vermedim, bunu burada bitirmeyeceği açıktı. O kişiyi bulup boğazına yapışmak istediği belliydi. Kim olursa olsun bunu kafasına koymuştu ve Mark'ı bulursa olacakları tahmin bile edemiyordum. Özellikle de düşmanıydı, ortalığı kan gölüne çevirirdi.

Jeno kalkıp odanın perdesini açarken odanın kapısı da açıldı, içeriye stajyer girdi. Elindeki dosyayı komodinin üzerine koydu ve saçlarını düzeltti. Bu bende gülme isteği uyandırsa da sessiz kaldım. Beni kısaca süzdükten sonra Jeno'ya kısaca bir bakış attı. ''İyi uyudun mu?'' dedi yatağımı dikleştirip. Jeno'nun yüzüyle beraber bedeni de buraya dönerken stajyer bunu fark etti, sanırım bu mevzudan haberi olduğunu az çok anlamıştı.

Sweater WeatherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin