〆26 : getting closer to the beginning

133 29 73
                                    

yirmi altıncı bölüm:başlangıca yaklaşmak

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

yirmi altıncı bölüm:
başlangıca yaklaşmak

Düşmek sorun değildir, yaralanmanız sorun değildir ancak ayağa kalkmayı başaramadığınız taktirde ömrünüz boyunca orada kalmaya mahkûmsunuzdur. İnsanlar sizi görmez, ezip geçerler ve yok olursunuz. Sizi yere düşüren küçücük bir darbe belki de sonunuz olur.

Düşmemeye çalışıyordum, destek alabileceğim bir yer yoktu. Titreyen bacaklarım beni daha da güçsüz gösteriyordu, bundan nefret ediyordum. Kendimi koruyabilecek durumda olmama rağmen bir kişinin sözleriyle ve davranışlarıyla kendimi herkesten sonraya koyabiliyordum. Kendimi başkalarının önüne atabiliyor ve ölümden korkmuyordum.

Uyandığımda Jaemin yoktu, ev sessiz ve dağınıktı. Sehpanın üstündeki eşyalar yere saçılmıştı, ev buram buram sigara kokuyordu ve zaten içimde bir yerlerde sıkışıp kalmış olan çaresizlik ve yalnızlık daha çok belli olmuştu. Ev karamsar ve boğuktu, ağlayamamıştım. Üzülememiştim, üzülmek için hissetmem lazımdı. Evin içindeki karanlık ve yalnızlık beni yine çepeçevre sarmıştı ve ben evden nasıl çıktığımı hatırlamıyordum bile.

Yolun ortasında öylece duruyordum. Gözlerim etraftaydı, elimdeki telefona bakmak için dikkatimi toplamam gerekmişti. Burnum acıyordu, gözlerim sızlıyor ve boğazım yanıyordu. Soğuktan üşüyen parmaklarımı ekranda gezdiremiyordum. Na Jaemin için katlandığım hiçbir şey beni onun sözlerinden daha fazla üzmemiş, canımı yakmamış ve çaresiz hissettirmemişti. Na Jaemin etrafı dağıtırken sonucunu düşünmemişti, ne kadar suçlu hissedeceğimi ve kırılacağımı hesaba katmamıştı ama artık bir önemi yoktu.

Ya gidip orada ölecektim ya da geri dönüp kendimi affettirmeye çalışacaktım. Ben öldükten sonra Jaemin Mark'tan her şeyi öğrenecekti ve dört yılımı onun için heba ettiğimi anlayıp geri kalan ömrünü pişman bir şekilde geçirecekti. Ama artık bir önemi yoktu çünkü zaaflar, her zaman akıldan önce gelirdi. Zaaflar her zaman sizi güçsüz gösterirdi.

seul:
görebiliyorum.

seul:
adam bana bakıyor ve ayağa kalkıyor.

seul:
bundan sonrası sende.

Titreyen parmaklarım artık daha da buz kesmişti, bedenimi hissetmiyordum. Ta ki bir el benim dudaklarımı kapatana ve telefonumu elimden çekip alana kadar. Artık hissediyordum.

Korkuyu, endişeyi ve gerginliği saç diplerime kadar hissediyordum. Karşı koymadım çünkü amacım buydu zaten. Bedenim sürüklenirken bir arabaya bindirildim ve gözlerime bir örtü örttüler. Amacıma mı ulaşıyordum yoksa ölüme mi gidiyordum bilmiyordum, o kadar karmaşıktım ki kendimi tanımıyordum. Korkudan ellerimin titremesi falan lazımdı ama hayır, sadece içten bir korku hissediyordum. Bedensel olarak hiçbir tepki gösteremiyordum.

''Beni nereye götürüyorsunuz?'' diye sordum, etrafı dinliyordum ve kesin olarak bildiğim tek şey şehir dışına çıktığımızdı. Bu kokuyu tanıyordum. Ormanın ve toprağın kokusuydu, yol artık daha taşlıydı. Yanımdaki adamın bir parmağının yüzüme sürtündüğünü hissettiğimde kendimi geri çekmek için hareketlendim ancak beni durdurabilmişti.

Sweater WeatherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin